Hakaret ettiler. Oluşturdukları rol model adamlar ile, değer yargılarını temsil eden şahısları, simgeleri, hırsız, haydut, çalan, çırpan, insanlar olarak tanıttılar. Hatta daha da ileri gittiler tüm Milli ve Manevi değerleri kimi zaman ayaklar altına aldılar. Halk uyanmasın diye, yavaş, yavaş yapmaya çalıştılar. Tıpkı ameliyata giren insanların uyutulması gibi, anestezi yaptılar.
Yıllari yıllar öncesinde, Önce Erkek ve Kadın Ses Sanatçısı, Sonra Güzellik Yarışması Yaptılar...
Kızlar Evden Kaçtı. Sanatçı Olma Sevdasıyla... Sonra Filmlerde Soyundurdular... Ediz Hun, Serdar Gökhan, bu konuyu bir söyleşide ifade ediyordu.
Önce Dergi ve Mecmualar, Sonra Bazı TV Kanalları ile Her Ahlaksızlık Mubah Görüldü. Hatta ödül verdiler.
Önce Arkadaşlık Sonra Aşk Daha Sonra Metres... Dediler ve Her Şeyi Yavaş, Yavaş Zihinlere Yerleştirdiler. Yetmedi Aile programları adı altında her türlü ahlaksızlığı aleni olarak insanlara anlattılar...
Seçtikleri Kadın ve Erkekleri Ya Sahneye Çıkardılar veya “Yeşilçam” Dedikleri Sinema Sektöründe rol model yaptılar.
Bunu Gören, Anadolu’daki Genç Kız ve Erkekler O Günlerin Magazin Gazetelerinde “Kral ve Kraliçe” Olarak Tanıtıldı.
Yetmedi,
Sinema sektöründe pornografi bir numaralı özne olarak takdim edildi. yıllarca...
Bu hayatın içerisinde olan sanatçıların, insanların;
Gece Hayatı, Renkli Ortamlarda Çekilen Fotoğrafları ile Magazin Dünyasındaki yanlışlıklar, Gencecik Beyinlere Kazındı. Bugün akran zorbalığından şikayetçi olanlar; TV karşısına geçip, dizilerde nasıl bir hayatın reklamının yapıldığını görmüyorlar mı? Çalışmadan, alın teri dökmeden, en lüks evlere, arabalara, sahip olmak için her yol serbesttir mantığı ile hareket eden, kaba saba davranan, öldürmeyi bir numaralı eylem olarak kabul eden, insani değerleri ayak altına lan rol modeller oluşturdular. Onlara her yol serbest, idi. Hatta bu insanların destekçileri olarak kimi zaman kolluk güçlerinde görevli olan insanları gösterdiler. Öyle ya onlar güçlü idi. Hatta Devlet bile, baş edemezdi! Öyle tanıtıldılar...
Bugün genç kadın cinayetleri aldı başını gidiyor. Nevzat Tarhan Hocanın ifadesi ile;'' Bugün TV ekranlarında kaba davranışlar yapan, kontrolsüz şiddet yanlısı erkeklerin reklamı yapılıyor. Genç kızlarımızda bu tür erkek tiplemesinden yana tercih yapıyorlar.'' Demişti. Sonuç gelinen noktada gencecik bedenler bu kendini kontrol edemeyen şiddet yanlısı insanlara hayran olup, hayatlarını mahv ediyorlar. Onların bir nevi esiri olurlar.
Burada uyuşturucu, bağımlılığın nerede ise, çoğu dizide aleni reklamının yapıldığını, hatta kullanma yöntemlerinin gösterildiğini görmemezlikten gelemeyiz. Oysa sigara içilmesinin buzlandığı sahnelerde, uyuşturucunun nasıl kullanıldığını gösteren görseller, öne çıkarılmaktadır. Heyhat...
O kadar işin boyutu kontrolden çıktı ki, yabancı sosyoloji uzmanları bile, kendi toplumlarını TÜRK dizileri konusunda uyardılar. Aile hayatımız bozuyor, seyretmeyin, dediler. Çünkü her türlü şiddetin reklamını yapıyorlar.
Bugün Geçmişteki Dergi ve Gazetelere Gerek Kalmadı. O eski yıllarda gazete köşelerinde halk köşesi gibi uydurma yazılarla, toplumun ahlakına savaş açtılar. Ablalar, abiler, köşelerinde hedef olarak Aile yapımızı ortaya koydular.
Tüm değer yargılarımızn gereksizliğini ispat için, kolları sıvadılar. Saf insanları ikna ettiler. Hedefleri Anadolunun dini ve milli değerlerine bağlı insanları idi. Direkt Aile yapısı idi. Masum gençler idi. Bugün de aynı senaryonun değişik versiyonları gündemde...
Şimdi, Televizyonlar, O Günün Gazete ve Dergilerinin Yerini Çoktan Aldı. Hatta daha ileri gittiler. Dizilerinde Ülkemiz açısından önemli olan Filistin, konusunu ayaklar altına aldılar. Bir dizide subliminal mesaj verdiler, filistin'i temsil eden renkler kaldırıp attılar. O dizide oynayan bir aktör bu konuyu gündeme taşıdı. Diziden ayrıldığını ifade etti.
Komşular arasındaki ahlaksızlıkların boyutunu yıktıkları yetmedi, işi daha ileri göttürerek, Aile içerisindeki ahlaksızlıkların reklamını yaparak huzur bozdular. Oysa asırlarca komşu haklarının önemini genlerine kadar hissetmiş olan bu toplumun insanlarını, bırakın komşunun namusuna sahip çıkmayı gerektiren bir medeniyet toplumundan, komşunun namusuna ahlaksız girişimlerde bulunmasını teşvik ettiler. Daha da ileri giderek işi aile içerisindeki sapıklıklara kadar götürdüler..,
Bizler ise, bu tür reklamların yapıldığı küçük tv ekranlarının çocuklarımıza bir ödül olarak verdik. Bu ödüller çocukların avuçlarının içine Girdi. Çocuklar, Beşikte bağımlı olmaya başladı, bile...
Bazı Anneler Çocuklarını Susturmanın Yolunu Ellerine Telefonu Vermekle Buldular… Yarınları Düşünmeden.
Bugün işi o kadar ileri götürdüler ki, arkalarında olduklarına inandıkları halka güvenerek, toplum huzurunu hedef alan eylemlerde baş aktör oldular. Öyle ya rol yapmayı çok iyi beceriyorlar. Çünkü yıllarca yaptıkları saçma sapan filmler ile halkı inandırdıklarını, kandırdıklarını sanıyorlardı. Son çareyi Ülkeyi terk etmekte buldular...
Oysa bazı vatansever, milletini seven aktörler, bu kıskanç içerisinde ezildiklerinde bazı sunumlarda açık ediyorlar. Kendilerinin inançlarından dolayı dışlandılarından söz ediyorlar. Bazı aktörler kimi ajanslar tarafından zorla halkın önüne konmaktadır. Onlaral verilen mesajları önemsiyorlar. Dünya sanatçılarının Filistin konusundaki hassasiyetlerini bize zorla dayatılan aktörlerde görmek ne mümkün!. Örnek aldıkları batı sanatçıları bu işin önderliğini yaparken, bizimkiler onları görmemezlikten gelmeye, duymamazlıktan gelmeye devam ediyorlar...
Üstelik dış devletlerde, kendi ülkelerini şikayet etmekten geri durmadılar. Örnek aldıkları batılı sanatçıların hangisi kendi ülkesini başka ülkelere şikayet etmiştir...
Daha da ileri giderek kendilerini bir değer sanan bu kişiler, siyasete bile yön vermeye çalışıyorlar! Devlet adamlarına hakaret ediyorlar... Tarihimizle, tarihi karekterlerimizle alay ediyorlar... Mahkemeye çıkınca da bazı kavramların arkasına gizleniyorlar...
Evet, Devleti yöneten iradenin bu aymazlık lara son vermesini beklemek vatandaş olarak hakkımızdır. RTÜK bunun için vardır. Şikayetçi olmamıza gerek var mı? Toplumun tüm değer yargılarına savaş açmış bazı dizileri görmek şikayetçi olmak için yeterli delil değil midir?
