Söze nereden, nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Yaşı neydi ki? İlkbahar gelince açılan güller gibiydi Abdullah Kekil dostlarım… Bir bahar gülü gibi açtı ve uçup gitti aramızdan!
Sürekli gülen, efendi, dost, candan bir arkadaş… Bahçemde açan güllerin dalında öten bülbüller gibiydi Abdullah Kekil kardeşlerim. Hep gülerdi, gülerdi...
Maraş’ta yirmi, otuz senede bir eser deli poyraz; hem de ne eser! Seveni sevdiğinden koparır; minare yıkar, ağaç devirir... Kimine göre saatte 95 km hızla esen fırtına, Maraşlıya göre "deli poyraz!"
Esme be deli poyraz, ciğerimi söktün; Abdullah’ı bizden aldın. Esme be! Artık yas tut biraz! Yetmez mi aldığın canlar? Abdullah Kekil, yâre, sevdiğine kavuşmak için son nefeste “iman” derdi: Yâre gitmek için uzak yolları yakın eden Rabbim, onu aldı götürdü. İnşallah cennettedir... Dua, dua, Fatiha dostlarım...
Eniştem Nuri kardeşim ve İlyas Müdür’ümle iki sohbet edelim, bir lokma bir şey yiyelim dedik sabah sabah. Ama boğazımızda düğümlendi yediklerimiz… Üçümüz de “Abdullah” diye söze başladık. Gönül sevdiğini arar bulur, dostlarım. Ya Abdullah Kekil! Yüreğimizdeki yeri hâlâ sıcak... Makamın cennet olsun!
Hayat acı-tatlı devam ediyor. Seven, sevdiğini kalpten sevince yüreğinde her an acısını yaşar ve özlemini dile getirir. Bugün elimizden gelen yalnızca dua ve bir Fatiha okumak… Çaresiziz. Sözün bittiği yerdeyiz!
Öyle ya... Söylenecek çok söz var. Ama insan gece gündüz hayal edip düşlüyor, dostlarını arıyor. 6 Şubat’tan bu yana gelen son acı haber... Deli Poyraz ve Abdullah Kekil oldu.
Abdullah Kekil’im,
Dua ve Fatiha ile güller açsın mezarının başında. Yaşın neydi ki? Daha orta yaşta, elli bir yaşında gençlik çağında... Ömrün tükendi sanma; sevenlerin kalbinde yaşıyorsun, dostum.
Bu pazar kara pazar oldu bizlere. Karanlık gecede, bir köşede dua eden dostlar seni görmek ister. Cennette makamın cennet olur inşallah...
Sabah namazı sonrası, bir dost arar gönül yanı başımda. Mutlu bir günde, zevk ve neşede bir dost arar gönül yanı başımda: "Abdullah Kekil kardeşim nerede?" diye sorarlar. Sessizlik uygun cevap bize...
İnsan bir su misali akar, akar da gider. Fani dünyadan bir Abdullah Kekil, umutsuz dünyada kaybolur. Birden perdenin arkasına gider, dostlarım.
Sabah çayı neşesi, Yaşar Pastanesi'nde dostların kardeşi... Bir dost arar gönül yanı başımızda. Ne zaman sıkışsa birini arar. Yunus, Yunus iken pirini arar.
Nebiler dünyada yerini arar. Bir dost arar gönül yanı başımızda… Abdullah Kekil diye diye döner durur dostları. Allah, çocuklarına sağlıklı uzun ömürler versin diye hepimizin duası yanında!
Hama’daki su dolapları dertli dertli inler ya… Esad’ın zulmünden sanmayın; Abdullah’ın acısındandır dostlar, inler dertli dertli. "Acep niye?" diye sorar mısınız?
“Hoşlar meclisine girdim hoşlandım, aşkın ateşine düştüm haşlandım” diyor ya Âşık Mahzuni Şerif, aynen öyle!
Bekir Doğan gözünde, sözün özünde: Döndü gitti Hak yoluna… Pişman olup geri gelen olmadı ki! Gelsin bizim Abdullah Kekil diyerek, bir lokmayı paylaşanlar bugün bir Fatiha okur ruhuna bağışlar inşallah.
Siz kalın sağlıcakla…
İyi günler.