inanıyorum diyenin de, inanmıyorum diyenin de…
Çünkü insan, yaratılışı gereği bir şeye bağlanır, bir şeye yaslanır, bir şeye teslim olur.
Mabut sadece taş, toprak ya da put değildir.
Uğruna eğildiğimiz, vazgeçemediklerimiz, kaybetmemek için her şeyi feda ettiklerimiz de birer mabut hâline gelir. Para, makam, şöhret, güç, ideoloji, hatta bazen kendi nefsimiz…
Bugün pek çok insan “Ben kimseye tapmam” diyor ama ömrünü neye harcadığına baktığımızda hakikat ortaya çıkıyor.
Secde edilen yer sadece mescitler değildir; ömür tüketilen her kapı bir secde yeridir.
Asıl soru şudur:
Hayatımızı kimin rızasına göre yaşıyoruz?
Allah’a iman edenle, güce iman eden arasındaki fark sadece kelimelerde değildir; tercihlerin yönündedir. Biri Hakk’a boyun eğer, diğeri geçici olana… Biri adaleti önce koyar, diğeri menfaati.
En tehlikeli mabutlar, adını koymadıklarımızdır.
İnsan farkında olmadan tapar; çünkü gizli putlar, açık putlardan daha yıkıcıdır. Dil Allah derken, kalp başka kapılarda sürünüyorsa, orada inançtan değil, alışkanlıktan söz edilir. onun Mabudu kim olduğunu görürsün !
İnanç, sadece dille söylenen bir cümle değildir.
İnanç; zor zamanda alınan tavırdır, menfaatle ahlak arasında yapılan tercihtir, kaybetme pahasına doğruyu savunabilmektir.
Herkesin bir mabudu var.
Mühim olan, o mabudun insanı yücelten mi, yoksa tüketen mi olduğudur.
Para, makam, çevre, tamam da Allah İman ve insanlık için ne yapa biliyoruz bunu bakmak gerek , doğrnu olan Allah'a yönelmektir. Dilden değil gönülden bağlanmaktır.
Hayırlı Pazarlar Diliyorum
