Bu faktörlerin içinde çoğu zaman adı geçmeyen, ancak bunların hepsinin işleyişini etkileyen bir faktör daha vardır: Psikoloji. Tüketicinin (hanehalkının) psikolojisi, firmaların (üreticinin) psikolojisi, devletin psikolojisi ve dış dünyanın psikolojisi. Ekonominin büyümesinde ve kalkınmasında fiziki şartlar ve varlıklar ne kadar önemliyse ekonominin içinde rol alan tüm aktörlerin psikolojileri de bir o kadar önemlidir. Ekonomik birimlerin ekonomik sisteme olan güvenleri ve gelecekle ilgili beklentileri harcama, tasarruf ve yatırım kararlarını doğrudan etkiler. Tüketici gelirinin harcamadığı kısmını tasarruf eder, tasarruflar mevduata, mevduatlar yatırımcıların ihtiyacı olan krediye dönüşür. Yatırımlar istihdama, istihdam gelire, gelir tekrar harcama, tasarruf ve vergi ödemelerine dönüşür. Bu ekonomik döngü içerisinde sisteme güvenmek ve inanmak istikrarı sağlar ve ekonomi kazandığı ivmeyle sağlam adımlarla yoluna devam eder.
Ekonomideki tüm birimler için bir adım sonrasını hesap etmek, kısa, orta ve uzun vadeli planlama yapmak çok önemlidir. Öte yandan ekonominin seyri sırasında ortaya çıkan sinyallerin değerlendirilmesi ve alınacak kararlarda dikkate alınması gereklidir. Aksi takdirde ani ve sürpriz kararlar karşısında hazırlıksız yakalanan ekonomik birimlerin psikolojileri yine bozulur ve ekonomik istikrar da zarar görür. Bazen ani hamleler çığ etkisi yapar ve ekonomi bu çığın altında kalabilir. Bu durumdan kurtulmak hem zaman alır, hem de maliyeti yüksek olur. Bu tür krizlerin görünen etkisi geçse de uzun süre ekonomiye olan güven yerine gelmeyebilir. Tasarruf sahipleri daha temkinli olmayı tercih ederek birikimlerini piyasaya sürmek yerine, yastık altında toplar. Bu durum ekonomide bir sızıntı olarak değerlendirilir ve ekonomiyi zayıflatır. Mevduat oluşumunun zayıflaması yatırım kaynaklarını zayıflattığından yatırımlar, istihdam ve gelir seviyesinde gerilemeler görülür. Gelir ve tasarruf sahipleri, yatırımcılar, bankalar, firmalar tüm faaliyetlerinde geleceğe dair beklentileri etrafında hareket ederler. Güvenli bir bekleyiş ile endişeli bir bekleyiş arasındaki fark, ekonominin gidişatı ile ilgili önemli sonuçlara sebep olur.
Ekonomik birimler ve yöneticiler arasındaki karşılıklı güven ülke ekonomisinin istikrarlı büyümesi ve kalkınmışlığının ilerlemesi açısından gereklidir. Herhangi bir ekonomik kriz döneminde yöneticiler sadece krizi değil, ekonomik birimlerin psikolojisini de yönetmekle sorumludurlar. Ekonomik politikaların uygulanması halkın bu politikalara güveniyle daha başarılı ya da daha başarısız olabilir. Kısacası, alınan kararların uzun vadeli iyileşmeler sağlaması ekonominin istikrarına, istikrar ise ekonominin psikolojisine bağlıdır.