“Çocuklar kadar şendik” sözü, genellikle neşeli, tasasız, saf ve içten bir mutluluk anını tarif etmek için kullanılır. Ama Sıddık dedemiz gerçekten bizleri görünce çocuklar kadar şen olduğunu gördüm..
Hayat telaşında, koşuşturmanın içinde kimi zaman unuttuğumuz bir şey var: Gönül almak. Kırılan kalbi onarmak, dargınlığı tatlı bir tebessümle sonlandırmak, hasta yatağında yatan bir büyüğümüzün elini tutmak, uzak kalan bir dostun kapısını çalmak... Bütün bunlar aslında insanlığımızı hatırlatan, ruhumuzu tazeleyen ince davranışlardır.
Beş dakika da karar verdik : Sıddık Akkök ağabeyimize gittik, rahatsızdı ama bizleri görünce 18 yaşında delikanlı oldu.. Çok mutlu oldu..Çocuklar gibi şendi..
Atalarımız boşuna dememiş: "Bir elma, bir gönül alma !." Bu söz; hediyenin büyüklüğüyle değil, niyetin güzelliğiyle kalplerin kazanılacağını anlatır. Bir meyve, bir demet çiçek, bazen sadece samimi bir "Geçmiş olsun" bile karşılıksız sevgi ve merhametin dili olabilir.
Dost Ziyareti: Bağları Kuvvetlendiren Köprü
Günümüzde dostluklar sosyal medyanın soğuk ekranlarına hapsoldu. Aramalar yerini mesajlara, ziyaretler yerini beğenilere bıraktı. Oysa bir dostun evine gitmek, onun çayını içmek, halini hatırını sormak, dostluğu diri tutan bir gelenektir. Ziyaret, sadece kapılar arasında değil, kalpler arasında köprüler kurar.
Hasta ve Yaşlı Ziyareti: Vicdanın Aynası
Hastane odasında yalnız kalan bir yaşlıyı düşünün. Belki günlerdir kapısını çalanı yoktur. Onun elini tutup, "Seni unutmadık" demek bir insanlık görevidir. Peygamber Efendimiz (sav) bile "Hastayı ziyaret edene Cennet müjdelenmiştir" buyurur. Bu sadece dini değil, insani bir sorumluluktur.
Yaşlılarımız ise hayata dair sayısız tecrübeyle dolu birer çınar gibidir. Ziyaret edilmedikçe içten içe kururlar. Onların gönlünü almak, geçmişimize vefadır; geleceğimize mirastır.
Komşu Ziyareti: Mahalle Kültürünün Ruhu
Bir zamanlar balkonlardan, sokaklardan selamlar eksik olmazdı. Komşu, komşunun külüne muhtaçtı. Şimdi apartmanlarda yıllarca yan yana yaşayıp birbirini tanımayan insanlar var. Komşuya gitmek, hal hatır sormak, evine belki bir tabak yemek götürmek kaybettiğimiz ama özlediğimiz değerler arasında.
Komşuluk, aynı havayı soluyan insanların birbirine duyduğu güvenin temelidir. Ziyaretle bu güven perçinlenir, mahalle bir aile sıcaklığı kazanır. Komşu , komşunun ev sahibidir.. Düğünde Cenazede, Hastalık ta komşuluk önemi ortaya çıkar, Komşusunu sevmeyen insanlar oturduğu evde mutlu olmaz olamaz !..
Gönül Almak: En Büyük Zenginliktir !
Kırgınlıklar, dargınlıklar, yanlış anlaşılmalar her zaman olur. Ancak önemli olan bu duvarları yıkacak bir adım atmaktır. Bazen bir özür, bazen sadece "Senin için geldim" demek, kalpleri yeniden birleştirir. Gönül almak, mal mülk sahibi olmaktan çok daha değerlidir. Çünkü gönlü olan zengindir. İki kişinin arasını bulmakda büyük sevaptır.
Sözün Özü : Ziyaret Bir Lütuf, İhmal Bir Vebaldir
Unutmayalım, vefa sadece sadakat değil; zamanda, mekânda ve gönülde var olabilmektir. Kimi zaman bir hastayı ziyaret ederek, kimi zaman yaşlı bir komşunun kapısını çalarak, kimi zaman da dargın bir dostun gönlünü alarak bu dünyayı daha yaşanır kılabiliriz.
Yarın belki biz de hasta olacağız, yalnız kalacağız, gözümüz kapıda bekleyeceğiz. O yüzden bugün, "giden" olalım; "aranan" değil. Çünkü gönül almak, dünyada bırakılacak en güzel izdir.
Sıddık ağabeyimiz mutlu oldu bizde mutlu olduk güzel hac ve umre sohbeti oldu.. Allah razı olsun , kapısını açtı bizleri kabul etti..
Hayırlı Cumalar Diliyorum..