Naci YILDIZ
Saadet Partisi 7. Olağan Kongresi'nde hemşehrimiz Temel Karamollaoğlu genel başkanlığa yeniden seçildi.
Ankara Spor Salonu'ndaki kongrede, kayıtlı 965 delegenin tamamı oy kullandı. Üç oyun geçersiz sayıldığı seçimde tek aday olan Karamollaoğlu, geçerli 962 oyun tamamını alarak tekrar genel başkan oldu.
Kongre konuşmasına Necip Fazıl'ın "Zindandan Mehmed'e Mektup" şiiri ile başlayan Karamollaoğlu, “Gelin canlar bir olalım” sözleriyle birlik ve beraberlik mesajları verdi.
Türkiye’nin dört bir yanından kongreye gelen davetlilere teşekkür eden Karamollaoğlu, “Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya’nın kurulması için gece gündüz çalışan genç kardeşlerim, hepinizi canı gönülden selamlıyor, Cenab-ı Hak’tan en büyük başarıları nasip etmesini diliyorum. Milli Görüş hareketinin siyaset sahnesine çıkışının 50. yılındayız. Dile kolay tam 50 yıl. 50 yıldır; hak, adalet, üretim, kalkınma, şahsiyetli dış politika, önce ahlak ve maneviyat diyoruz. Düşmanlaştırma ve ötekileştirme değil, kardeşlik ve kucaklaşma diyoruz. 50 yıldır bu çizgimizden taviz vermedik. Yolumuzdan dönmedik. Rüzgâra, konjonktüre, makama, mevkiye göre yön değiştirmedik” dedi.
“50 yıl önce yaptığımız gibi, bir kez daha besmelemizi çekiyor, kollarımızı sıvıyor ve işe koyuluyoruz” ifadelerini kullanan Karamollaoğlu, “Milli Görüş hareketi nasıl ki 1969 yılından itibaren; maddi ve manevi kalkınmanın, yerli ve milli duruşun, üreten bir ekonominin, sanayi hamlelerinin ilk işaret fişeği olduysa bugünkü kongremizde yaşanabilir bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya’nın yeniden başlangıcı olacak inşallah” diye konuştu.
“AK PARTİ MİADINI DOLDURMUŞTUR”
Türkiye’nin mevcut durumunu değerlendiren Karamollaoğlu, “Ekonomiden ekolojiye, adaletten demokrasiye, tarımdan sanayiye, eğitimden dış politikaya sürekli savrulan bir Türkiye var. Ekonomisi dar boğaza girmiş, tarım ve hayvancılığı bitmiş, bütün birikimleri ‘Varlık Fonu’ adı altında ipotek edilmiş bir Türkiye var. Yaklaşık 500 binin üzerinde çiftçinin tarımı bıraktığı, 3 milyon hektardan fazla tarım arazisinin betona, inşaata kurban edildiği bir Türkiye var. Cumhuriyet tarihinde ilk kez, borçlanabilmek için ‘Borçlanma Genel Müdürlüğü’ kurmak zorunda kalmış bir Türkiye var. Komşularla sıfır sorun diye yola çıkıp, sorunlu olmadığı tek bir komşusu kalmayan bir Türkiye var. Olağanüstü halin olağan hale geldiği, baskı ve tahakkümün arttığı, farklı ve muhalif seslerin susturulduğu, devletin omurgasını oluşturan kurumların yıpratıldığı bir Türkiye var. Adalet olgusu iflas etmiş, mağdurlar ordusu oluşmuş bir Türkiye var. İltimas, adam kayırma, torpil ve partizanlığın sıradanlaştığı, israf ve yolsuzluğun had safhaya çıktığı bir Türkiye var. Eğitimi yazboz tahtasına dönmüş, aile yapısı, toplumsal bağları zayıflamış bir Türkiye var. Şimdi bu gerçeklere bakarak diyorum ki, 3 Kasım 2002 AK Parti’nin iktidara gelişinin ilk günü olmuştu. 3 Kasım 2019’da, iktidardan ayrılışının tescillendiği gün olarak tarihe geçecektir. Çünkü AK Parti miadını doldurmuştur” ifadelerini kullandı.
“AK PARTİ YORGUNDUR, TÜRKİYE’Yİ DE YORMAKTADIR”
Genel Başkan Karamollaoğlu, konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü: “AK Parti’nin ne yazık ki, Türkiye’ye verebileceği hiçbir şey kalmamıştır. Yorgundur, Türkiye’yi de yormaktadır. Bitkindir, Türkiye’yi de bitirmektedir. Adı Adalet ve Kalkınma Partisi olmasına rağmen ne adaleti kalmıştır, ne de kalkınması. Muhterem kardeşlerim; inanıyorum ki gelecek 50 yılı yine Milli Görüşçüler, sizler inşa edeceksiniz. Çünkü Saadet Partisi; siyaseti mevki ve makam için değil, Allah rızası için yapan, tertemiz bir kadronun adıdır. Bu kadro kimseye tuzak kurmaz. Kimseye kumpas yapmaz. Kimse ile gizli kapaklı işlerde bulunmaz. Bu kadronun tek bir derdi vardır, o da bu ülkeye, bu millete olan aşkıdır, sevdasıdır. Allah sizlerden razı olsun. Sizler Türkiye’nin umudusunuz. Türkiye’nin aydınlık geleceğisiniz.”
“RANTIN YANINDA DURANLARA KARŞI ÇIKIYORUZ”
AK Parti’yi değil yanlış politikalarını eleştirdiklerini kaydeden Karamollaoğlu, “Saadet Partisi hiçbir kimsenin, hiçbir partinin hasmı veya düşmanı değildir. Biz partileri değil politikaları eleştiririz. Biz kişileri değil zihniyetleri eleştiririz. Bu yüzden 50 yıl boyunca milletin inancıyla, değerleriyle mücadele edenlere nasıl karşı çıktıysak, bugünde; milletin inancını istismar edenlere karşı çıkıyoruz. 50 yıl boyunca halkın değil tankın yanında duranlara nasıl karşı çıktıysak bugünde; halkın değil rantın yanında duranlara karşı çıkıyoruz. 50 yıl boyunca milletin kaynaklarının bir avuç mutlu azınlığa aktarılmasına nasıl karşı çıktıysak bugünde; milletin imkânlarının bir avuç yandaşa aktarılmasına karşı çıkıyoruz. 50 yıl boyunca milletin iradesine ipotek koymaya kalkan laikçi, dayatmacı vesayet anlayışına nasıl karşı çıktıysak, bugünde; vesayeti kaldıracağız diyerek iktidara gelip, kendi kişisel vesayetlerini kurmaya kalkanlara karşı çıkıyoruz. Bundan sonra da karşı çıkmaya devam edeceğiz. Kınayanların kınamasına aldırmadan inandığımız doğruları en gür şekilde haykırmaya devam edeceğiz. Çünkü Milli Görüş gömleği ilikleriyle değil ilkeleriyle ünlüdür. Biliyoruz ki; bu ilkelere inanan ve bu ilkelere göre çalışan idareciler ancak efsanevi hizmetlerin altına imza atabilirler. Şayet, aynı yöneticiler gömleği çıkarır ve bu ilkelerden uzaklaşırlar ise, asla benzer başarıyı sağlayamazlar. Zira koltuğu değil Hakkı üstün tutanlar, ülkelerine ve insanlığa büyük hizmetler yaparlar” şeklinde konuştu.
“HEP BİRLİKTE YENİ BİR GELECEK İNŞA EDELİM”
Türkiye’nin yeni bir başlangıca ihtiyacı olduğunu dile getiren Karamollaoğlu, “Geçmişte herkesin hataları olmuştur. Önemli olan bu hatalara takılıp kalmak değil, bu hatalardan ders çıkarıp, elbirliği ile, mutlu ve müreffeh bir geleceği oluşturmaktır. Bütün partilere sesleniyorum; gelin bunun için yeni bir toplumsal mutabakat sağlayalım. Gelin ülkemizi bir rövanş cumhuriyeti olmaktan kurtaralım. İhtilaflarımızın, hırslarımızın kör karanlığında kaybolmak yerine, ittifaklarımız üzerinden yeni bir toplumsal sözleşme imzalayalım. Hep birlikte yeni bir gelecek inşa edelim. Bu gelecekte; çatışma değil, diyalog olsun. Çifte standart değil, adalet olsun. Üstünlük ve kibir değil, eşitlik ve tevazu olsun. Sömürü değil, işbirliği olsun. Baskı ve tahakküm değil, insan hakları ve özgürlükler olsun. Biz Saadet Partisi olarak milletimizin tüm farklılıklarıyla beraber, etrafında buluşabileceği yeni bir toplumsal sözleşme teklif ediyoruz” ifadelerine yer verdi.
“ADALETİN OLMADIĞI YERDE ZULÜM VARDIR”
Saadet Partisi anlayışında ayrımcılığa yer olmadığını vurgulayan Karamollaoğlu, “Saadet Partisi Türkiye’sinde hiç kimse ırkından, cinsiyetinden, dilinden, dininden, mezhebinden, ideolojisinden dolayı suçlanmayacak, hiç kimseye ayrımcılık yapılmayacaktır. Şiddete başvurmadığı sürece her düşünce, örgütlenme hakkına sahip olacak, bu hak hiçbir şekilde engellenmeyecektir. Adalet en önemli önceliktir. Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Yargıda masuniyet karinesi esastır. Suçu mahkemeler nezdinde somut delillerle ispat edilmediği sürece görüşü, düşüncesi, aidiyeti ne olursa olsun herkes masum kabul edilmelidir. Eğer bu genel prensipler üzerinden, birlik ve beraberliğimizi pekiştirebilir, toplumsal mutabakatımızı güçlendirebilirsek ülkemiz cumhuriyetin 100. yılı olan 2023’e güçlü bir şekilde girecek ve çok kısa bir süre içerisinde yeni bir dünyanın kurucu gücü olacaktır” dedi.
“KARDEŞÇE YAŞANILAN BİR ÜLKE OLUŞTURACAĞIZ”
Genel Başkan Karamollaoğlu, konuşmasının devamında “Yeniden Büyük Türkiye’yi inşa ederken küstürecek ne bir ferdimiz, atıl bırakacak ne bir kaynağımız, ötekileştirecek ne bir vatandaşımız ve terk edilecek ne bir metrekare toprağımız vardır. Yeniden Büyük Türkiye’yi, Saadet Partisi’nin öncülüğünde, hep birlikte kurmak ve gelecek nesillere emanet etmek zorundayız. Geleceğin Türkiye’si ve Türkiye’nin geleceği için kardeşçe yaşanılan bir ülke oluşturacağız. Kimsenin kimseye tahakküm etmediği insanlarımızın kendi inanç ve düşüncüleri ile özgürce ve kardeşçe yaşayacağı bir Türkiye inşa edeceğiz. Kaynaklarımızı gösterişe değil üretime tahsis edeceğiz. Gerektiğinde itibarımızdan tasarruf edecek, kaynakları kendi şahsi çıkarlarımıza değil milletin faydasına kullanacağız. Tüketime ve gösterişe ayrılan kamu kaynaklarını, üretime ve istihdama yönlendirerek, hızlı ve yaygın bir kalkınma hamlesi başlatacağız. Yönetimde ehliyet ve liyakati esas alacağız. Eğitimden istihdama, kamu ihalelerinden atamalara kadar her alanda adam kayırma, torpil ve iltiması ortadan kaldıracağız. İşi ehline vereceğiz. Devleti partileştirmeyeceğiz. Saadet Partisi olarak 82 milyona hizmet edeceğiz. Emanete ihanet etmeyeceğiz. Bize emanet edilen kamu mallarına ve imkânlarına, yetim malına sahip çıkar gibi sahip çıkacağız. Ne yiyeceğiz ne de yedireceğiz. Tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede duracağız. Hiçbir kesimi siyasi görüşlerinden dolayı hizmetten mahrum bırakmayacağız. Hiç kimseye ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmayacağız. Eşimize, dostumuza kamu ihalelerini dağıtmayacak, ulufe verir gibi makam ve mevki tahsis etmeyeceğiz. Şeffaf olacağız. Şeffaflığı ve hesap verebilirliği, kamu yönetiminin vazgeçilmezi haline getireceğiz. Hiçbir işimizi kapalı kapılar ardında, kamuoyundan gizli yapmayacağız. Vatandaşın bilgi edinemediği hiçbir ihale, sözleşme bırakmayacağız. Kutuplaşmaya fırsat vermeyeceğiz. Bugün en önemli problemimiz kutuplaşmadır. Her türlü kutuplaşmayı ortadan kaldırmayı ve tüm vatandaşlarımızla kucaklaşmayı en önemli önceliğimiz olarak görüyoruz. Mutlaka adaleti tesis edeceğiz. Evet adaleti çok tekrar ediyoruz ama adalet olmazsa olmaz. Merhametsiz adalet hiç olmaz. Devletin bekası da milletin refahı da ancak adalet ile mümkündür. İdare ve iradede temel ölçüt hukuk olacaktır. Tüm iş ve icraatlarımızı hukuki norm ve ilkeler çerçevesinde gerçekleştireceğiz. Hiçbir şart hukuk kurallarının çiğnenmesini meşrulaştırmayacaktır. Herkesin Ankara'da hakimler var diyebileceği bir Türkiye’yi kuracağız. Bunun mücadelesini vereceğiz” diye konuştu.
“VERGİDE ADALETİ SAĞLAYACAĞIZ”
Kürt meselesini hak ve adalet ekseninde çözeceklerinin altını çizen Karamollaoğlu, “Bu topraklar farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, aynı çatı altında farklı inanışların, etnik ve mezhepsel yapıların bir arada yaşama erdemini insanlarına kazandırmıştır. Kürtler ve Türkler aynı dinin mensubu, ortak bir tarihin çocukları, aynı kültürün renkleri ve aynı vatanın evlatlarıdır. Bir vücudun azaları gibidirler. Aslında Türk’ün Kürt diye, Kürt’ün Türk diye bir sorunu yoktur. Sorun milletimizde değil, bu milleti bölmeye, ayrıştırmaya çalışan her türlü ırkçı yaklaşım ve politikalardadır. Bugüne kadar meselenin çözülememiş olması hak, adalet, ahlak, ekonomi, eğitim, güvenlik gibi birçok alanda ortaya konan yanlış anlayış ve yapılan ihmallerin ortak sonucudur. Çözümü sadece güvenlik eksenli politikalarda aramak meseleyi anlamamaktır. Çözüm arayışları Sosyal, siyasi, psikolojik, ekonomik ve benzeri alanlarda yapılacak güçlü reformları da içermelidir. İnanıyoruz ki; huzur ve barış, kan dökerek değil ter döker ve dil dökerek tesis edilebilir. Üreten ve hakça bölüşen bir ekonomik sistem kuracağız. Bugünkü ekonomi rant ekonomisidir. Vergi, zam, faiz, düşük ücret ve düşük taban fiyatları vasıtasıyla, halkın sahip olduğu bütün imkânlar elinden alınmaktadır. Özelleştirme adı altında, milletin tasarrufları ile oluşturulmuş milli kuruluşlar şaibeli bir şekilde yabancı ve yerli tekellere haraç mezat satılmıştır. Bunun neticesinde, ülke ekonomisinin, bel kemiği durumundaki tesisler, güvenlik ve savunmamızla ilgili sektörler dâhil, tüm birikimlerimiz milletimizin elinden çıkmıştır. Bu yanlışlardan derhal vazgeçilecek, ülke kaynakları rantiyeye heba edilmeyecek, çılgın değil akıllı projelerle ülkenin öncelikleri belirlenecektir. Vergide adaleti sağlayacağız. İktidarların sorumsuzca yaptığı harcamalar neticesinde devletin gelirleri giderlerini karşılayamamaktadır. Bunun sonucunda da fatura ne yazık ki vatandaşa kesilmektedir. Büyük çoğunluğu dar gelirli olan vatandaş ve çalışan kesimden alınan haksız vergiler yüzünden zengin ve fakir arasındaki fark sürekli artmaktadır. Mevcut vergi düzeni sokaktaki vatandaş için ödev olmaktan çıkıp zulüm haline gelmiştir. Çarpık ve adil olmayan vergi sisteminde köklü reformlar gerçekleştirilecektir. Vergi düzenlemeleri Üretim ekonomisine hiçbir katkısı olmayan, vatandaşın sırtından kolay para kazanan kesimlerin lehine değil, üretici ve yatırımcıların lehine değiştirilecektir” değerlendirmesinde bulundu.
“KİBİR KULELERİNE İZİN VERMEYECEĞİZ”
Rant odaklı değil, insan odaklı çözümler üreteceklerinin altını çizen Karamollaoğlu, “Hasta şehirler ve kibir kulelerine izin vermeyeceğiz. Vatandaşlarımızın barınma sorununa rant odaklı değil, insan odaklı ve ihtiyaca göre çözümler üreteceğiz. Kentleşme, sanayileşme ve yapılaşmada ormanlar, meralar ve tarım alanları kullanılmayacak. Kıyı alanları, sahil şeridi ve koylar tüm halkımıza ait olacaktır. Bu alanların mülkiyeti, belli bir süreliğine de olsa, gerçek veya tüzel kişilere devredilemez. Böyle bir tahribatın önüne geçilecektir” dedi.
“HEYBEMİZDE SEVGİ VAR”
“Biz büyük binalar yapmanın değil, büyük insanlar yetiştirmenin mücadelesini veriyoruz” diyen Karamollaoğlu, “Biz; kibir kulelerinde saltanat sürenlerin değil, şantiyelerde emeği sömürülenlerin mücadelesini veriyoruz. Biz gösteriş ve şatafatla övünenlerin değil, metrobüs duraklarında bekleyenlerin mücadelesini veriyoruz. Biz, özel ofislerde, lüks plazalarda kamu ihalelerini paylaşanların değil, kömür madenlerinde ekmeğini paylaşanların mücadelesini veriyoruz. Dört ayrı yerden dört ayrı maaş alan torpillilerin değil, atanamayan öğretmenlerin, üniversite mezunu işsiz gençlerin mücadelesini veriyoruz. Esnafın, köylünün, çiftçinin, açlık sınırının altında maaşa mahkum edilen emeklinin, emekli olamayan EYT’lilerin mücadelesini veriyoruz. Eli nasırlı, yüreği hüzünlü Anadolu insanının mücadelesini veriyoruz. Hak yiyenlerin değil, hakkı yenenlerin mücadelesini veriyoruz. Bütün insanlığın saadeti için çalışıyoruz. İşte bugün, bu salonda gelecek 50 yılın, gelecek yüz yılın yürüyüşünü başlatıyoruz. Heybemizde sevgi var. Heybemizde kardeşlik var, umut var. Kollarımız 82 milyonu kucaklayacak kadar açık, yüreğimiz 82 milyona yetecek kadar sevgi dolu. Her şey bir adım ile başlar. Bizler bir yıllık değil bin yıllık yürüyüşlerin yolcularıyız. Bizler Mekke’den Medine’ye yürüyenlerin izindeyiz. Bizler elinde asa Kızıldeniz’e yürüyenlerin peşindeyiz. Konya’da Kudüs, Çağlayan’da milyonlar olup Gazze için yürüyenleriz. İçecek su, iyileşecek ilaç bulamadığı için ölen Afrikalı çocuklar için yürüyenleriz. Hiç kimsenin şüphesi olmasın; bu yürüyüşümüz yeryüzünde tek bir mazlum kalmayana dek devam edecek. Çünkü Biz Saadet Partisiyiz, Biz Milli Görüşüz. Bugünden itibaren köy köy, ilçe ilçe çalışacağız. Dağ, ova, mezra ayırmayacağız. Sokaktan caddeye, Twitter’dan Youtube’a her yerde olacağız.Her yere ulaşacağız. Her kapıya gideceğiz, Her eli tutacağız.Her yüreğe dokunacağız. 82 milyonu kucaklayacağız. Allah, bütün insanlık için çıktığımız bu kutlu yürüyüşü şimdiden mübarek kılsın. Zafer inananlarındır ve zafer yakındır" diyerek konuşmasını sona erdirdi.