Tarih: 12.06.2021 09:46

Pandeminin getirdiği kavram: Fi-jital

Facebook Twitter Linked-in

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Üsküdar Üniversitesi iş birliğinde düzenlenen Fi-jital Gelecek Zirvesi 2021'e konuk olan Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, pandemiyle birlikte hayatımıza giren fi-jital kavramının hayatımıza getirdiği kolaylıklara dikkat çekti.

İSTANBUL (İGFA) - İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Üsküdar Üniversitesi iş birliği ile düzenlenen “Fi-jital Gelecek Zirvesi 2021” gençleri akademi dünyasının önde gelen isimleriyle buluşturmaya devam ediyor. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve İstanbul Milli Eğitim Müdürü Levent Yazıcı’nın açılış paneliyle başlayan zirvede Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Bağımlılık ve Adli Bilimler Ensititüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy, Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş’ın ardından Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan gençlerle bir araya geldi.

Üsküdar Üniversitesi Tercih Tanıtım Uzmanı Ertuğrul Tut’un moderatörlük yaptığı program, pandemi nedeniyle çevrimiçi olarak gerçekleştirildi. Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Hibrit Dönemde Fi-jital Eğitim” başlıklı konuşmasında pandemiyle beraber hayatımıza giren fi-jital kavramı ve fi-jital eğitimin getirdiği olanaklara dikkat çekti.

Pandemiyle dijitalleşme 6 yıl hızlandı

Dijitalleşmenin 10 yıllardır hayatımızın içerisinde yer alan bir kavram olduğunu belirten Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “2000'li yıllarla birlikte bütün sektörlerde ön plana çıktı. Özellikle sosyal medyanın da devreye girmesiyle birlikte iletişim alanındaki devrimsel dönüşümle, internetin hızlanmasıyla ve bilgi paylaşımının olağanüstü bir noktaya çıkması nedeniyle artık içinde yer aldığımız topluma dijital toplum denmeye başladı. Yani dijitalleşme aşaması hayatımızın çok önemli bir bölümünü oluşturmaya başladı. 2015'ten itibaren fijitalleşme kavramını duyduk. Hem fiziksel hem de dijital bağlamda yürütülecek olan hibrit bir modelden söz ediyoruz. Dijitalin hızlı bir şekilde hayatımıza girişi pandemiyle oldu. Dünya Ekonomik Forumu’nun da raporlamalarına göre aslında olmakta olan şey çok hızlandı. Yani 6 yıl civarında erkene geldi yani bütün bu yaşadıklarımızı biz 5-6 yıl içerisinde zaten yaşayacaktık ama pandemi bazı mecburiyetler oluşturduğu için hep beraber aslında bu mecburiyetlere ayak uydurduk ve daha daha daha dijitalleştik.” dedi.

Birbirimize dokunmanın ne kadar değerli olduğunu anladık

Pandeminin ilk zamanlarında uzaktan çalışma ve uzaktan eğitimin çalışanlara ve öğrencilere cazip geldiğini kaydeden Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Ancak birkaç ay içinde psikolojik bir felakete dönüştü. Evden çalışanlar işe gitmek istiyorlar evden eğitim alanlar okula gitmek istiyorlar. Biz öğretim üyeleri olarak öğrencimize dokunmak istiyoruz. Yani aslında reel dünyanın reel lokasyonların, mekânların hayatımızda ne kadar önemli olduğu, birbirimize dokunmanın birbirimize arada bir aracı olmadan bir şeyler söyleyebilmenin ne kadar değerli olduğunu hızlı bir şekilde gördük.” diye konuştu.

Fi-jital insan tabiatının daha kolay kabullenebileceği bir şey

Pandemi sürecinde Üsküdar Üniversitesinin çok hızlı ve başarılı bir şekilde fi-jitalleşmeyi erken keşfettiğini kaydeden Prof. Dr. Arıboğan, “Üsküdar Üniversitesi olarak benim de beklemediğim bir şekilde müthiş bir reaksiyon verdik. İki hafta içinde bütün hocalarımızın canlı bir biçimde % 100 bütün derslerin zoom ortamı ALMS ortamında öğrenciye verebilmesi hiçbir üniversitenin hazırlıklı olmadığı bir şeydir. Bizim altyapımız çok hızlı bir şekilde dönüştürüldü. Çok tridisyonel hocaların bile hızlı bir biçimde tepki verdiğini gördük. Dijital ortamı kullanmayı herkes öğrendi. Ama en dijitalcimiz bile öğrencilerimizle fiziksel buluşmaların önemini bir kez daha anlamış olduk. Yani fi-jital aslında yeni dönemin kavramı. Dijitalin sonrasının kavramı. Fizikselden dijitale geçildi. Digital age yaşandı. Şu anda figital age yaşanıyor. Fiziksel ve dijitalin birlikte olması, insan tabiatının daha kolay kabulleneceği bir şey olarak ortaya çıktı.” diye konuştu.

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Fijtal yapacağız ama fi’yi unuttuğumuz zaman hastalık haline gelecek. Yani fiziksel ihtiyacımızı hiçbir zaman unutmadan iletişim stratejileri geliştirmemiz lazım. Öğrencilerine evlerinde oturmalarını söyleyip onlara dijital eğitim götüren tüm üniversiteler kaybeder çünkü öğrenciler evden çıkmak istiyor. O yüzden ‘Evinde otur’ diyerek bir tanıtım kampanyası yapılamaz ya da bir üniversite ideali öğretilemez.” dedi.

Neşe, üretici güdümün tetiklenmesini sağlar

Üsküdar Üniversitesinde Politik Psikoloji Merkezi kurduklarını, Türkiye’deki tek merkez olma özelliğine sahip olan bu merkezin aynı zamanda Oxford Üniversitesi ile birlikte çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Arıboğan, “Burada şunu inceliyoruz; yas tutan toplumlar, sürekli olumsuzluklarla mücadele eden toplumlar ve neşesini kaybeden toplumlar belli bir süre sonra davranış özelliği gösteriyorlar. Travma altındaki toplumların da belli bir davranış özelliği var. Bunları takip etmek lazım çünkü neşelerini kaybettikleri zaman toplumlar üretici enerjisini de kaybediyor. Avrupa Birliği'nin ‘Ode to Joy’ marşı var. Yani neşeye övgü anlamına geliyor. Neşe üretici güdümün tetiklenmesini sağlar. İnsanlar müziğe ihtiyaç duyar, kahkaha atmaya, gülmeye, birlikte coşmaya ihtiyaç duyar. Bir toplumda bunların hepsini yok ederseniz üretim diye bir şey kalmaz. Kimse gelecekle ilgili bir hayal kuramaz, herkes depresif, içine kapalı, sürekli bir yas halinde durağan bir toplum oluşturur. Onun için pandemideki aşılama da etkili olacaktır ve sonrasında insanların coşma mekânlarında, bayram eğlencelerinde müziğin sesini açmak lazım.” diye konuştu.

Mutlu insanları üretebilmek önemli bir iş olacak

Eğlencenin geleceğin sektörlerinden biri olduğunu kaydeden Arıboğan, “Eğlence sektörü yeme, içme, gezme, turizm, müzik, sanat bunların tamamını kapsıyor. İnsanoğlu üretimi zaten yapay zekaya, robota devrettikten sonra uzun ve bol bir zamanı kalacak. Bu bol zamanında psikolojik olarak onu rahatlatabilecek kanalların açık olması lazım. Mutlu insanları üretebilmek lazım ve bu bir iş aslında. Başka insanları mutlu etmek çok önemli bir iş. İnsanları eğlendirecek birtakım sistemlerin kurulması lazım ama toplum buna henüz hazır değil.” dedi.

Yerinde duran devrilir

“Pandemi tıbbi bir devrime yol açacak” diyen Prof. Dr. Arıboğan, “Büyük fonlar sağlanmaya başladı. Çözümlenemeyen bir sürü hastalığın çözümleneceğini düşünüyorum. Anti – aging sistemleri çok gelişecek. Kök hücre tedavileri gelişmeye başladı. O yüzden uzayan ömre uygun birtakım sektörler gelişecek. Örneğin Çin'de 70 yaş üstü insanlar için üniversiteler var. İnsanlar ikinci, üçüncü üniversitelerini okuyorlar. Her yaşta sürekli yeni döneme adapte edilebilecek yeni eğitim alanları, hobilere yönelik eğitim alanları oluşturulacak. Bunların her biri iş sektörü haline gelecek. Zaten yerinde duran devrilir. Bu bir bisiklet ve bisiklet çok hızlı gitmeye başladı. Pedalı çevirmeyi bilmek gerekiyor. Eski günlerdeki gibi 10 yıl öncesi, 20 yıl öncesindeki gibi ne hoca olunur, ne doktor olunur, ne mühendis olunur, ne de iletişimci olunur.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Teksas Üniversitesiyle anlaşma yaptı

Teknoloji sayesinde eğitimde de sınırların ortadan kalktığını kaydeden Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümümüz bu sene Teksas Üniversitesiyle anlaşma yaptı. Biz onlara ders anlatacağız onların sınıfında. Oradaki öğrenciler buraya gelecekler, sınıfa karışacaklar ve böyle bir joint (birleşik) programlar yapmaya başlayacağız. Oxford Üniversitesi ile birlikte Politik Psikoloji Konferansı düzenledik, birlikte yaptık. Şimdi yenisini hazırlıyoruz tekrar. Oxfordlu öğrenciler de katılıyor, Türk öğrenciler de katılıyor birlikte, onlar oradan katılıyor, biz buradan katılıyoruz yani bunlar olabiliyor, arkadaş oluyorlar, birlikte projeler geliştirebiliyorlar. Bu anlamda yeni gelişen dünyanın en çok fazla imkânlar sunacağını da söyleyebilirim ama her bir şey yeni bir teknoloji gerektirecek.” diye konuştu.

Şehrin ortasındaki üniversiteler hayatın içerisinde

Üniversite sınavına hazırlanan gençlere tercihleri konusunda tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Arıboğan, “Üniversite seçerken kendi karakterlerine, ruhlarına ve çalışma disiplinine uygun bir yeri seçsinler. Bazı üniversiteler kampüs üniversitesi, bazı üniversiteler şehir üniversitesi. Şimdi daha içine kapalı, sadece dersine konsantre olmak isteyen sadece belli bir çerçevenin dışına çıktığı zaman dikkati dağılan öğrenciler için kampüs üniversiteleri daha avantajlı. Ama bir yandan da hayatın içinde olmak isteyen, oradan çıktım o pastaneye gideyim arkadaşımla, işte uluslararası bir konferansa katılayım, hayatı deneyimleyeyim, evime gidip geleyim diyenler için şehir üniversiteleri daha iyi. Bizim gibi şehrin orta yerinde lokasyonu olan üniversitelerin kapısından çıktığınız yerde hayat başlıyor.” dedi. 

Moda meslekler 10 yıl içinde demode olabilir

Üniversite adaylarına future (gelecek) ile ilgilenmelerini öneren Prof. Dr. Arıboğan, mutlaka üniversitelerin akademisyen kadrolarına bakmaları gerektiğini de belirterek şunları söyledi:

“Günümüzün moda meslekleri on yıl içerisinde tamamen demode olup hatta ortadan kalkabilir. Yani özellikle hukukla ilgili çok yaygın bir yanlış yönelim var. Yapay zekânın ve blockchain’in getireceği en önemli şey uzlaşmazlıkların çözümünde kolaylık sağlayacağı için avukatlık hizmetine gereksinim de ortadan kalkacak, azalacak en azından… Onun dışında tıpla ilgileneceklerse yeni alanlara baksınlar, mühendislikle ilgileniyorlarsa yeni mühendislik alanlarına baksınlar. Hoca kadrolarına mutlaka baksınlar üniversitelerin yani markalara gitmesinler. Kadroların zenginliğine baksınlar. Her bir hoca başka bir dünya yaratır.” diye konuştu.

İyi bir felsefe, tarih, siyaset bilimi eğitimi almak çok önemli

Gelecekte temel bilimlerin rollerinin çok artacağını kaydeden Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Ne iş yapılırsa yapılsın bir yandan iyi bir felsefe, tarih, siyaset bilimi veya uluslararası ilişkiler eğitimi almış olmak, dünyayı okuyabilmek çok önemli hale geliyor. Bütün alanlar felsefe, sosyoloji, iletişim de dahil hepsi geleceği takip etmek zorunda. Gelecek çoktan geldi ama pandemi nedeniyle hayatımızdaki değişiklikleri geleceğin kendisi sanıyoruz. Aslında insanın anlam dünyası değişiyor. Sadece mekânın kendisini değil de mekânı algılama biçimimiz değişiyor, zamanı algılama biçimi değişiyor. Onun için dünyayı iyi takip etmek lazım.” dedi. 

Online derslerde motivasyon sağlamak için: Üzerinizi değiştirin ve kameranızı açın

Uzaktan eğitimde öğrencilere derslere motivasyon konusunda önerilerde de bulunan Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Psikoloji Bölümü Öğretim Üyemiz Prof. Dr. Sinan Canan hocamız özel olarak öğrencilere bir video hazırladı. Online derslerden nasıl daha fazla verim alınabileceğini anlattı. Yataktan kalkıp üstünü başını düzgün bir biçimde giyinmek, orada kamerayı açmak da motive edici bir faktör. Bizler bu konuda öğrencileri zorlayamıyoruz ama ben şahsen çok teşvik etmeye çalışıyordum. Öğrencilere teşekkür ediyordum kameraları açtığı için. Çünkü karşımda birine anlattığımı görüyorum. Bir makineye bir şey anlatmak anormal bir durum. Onun için öğrenciler hocanın da performansını artırmak istiyorlarsa o kamerayı açıp hocalarına arada sorular sorarak, varlıklarını belli ederek, dersin kalitesini artırmaya başarabilirler.” dedi.

Teknoloji pandemiyi kolay geçirmemizi sağladı

Pandeminin dijital ortam nedeniyle daha kolay bir şekilde atlatıldığını ifade eden Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Biz pandemiyi, dijital ortamın olmadığı bir dönemde yaşasaydık çok daha zorlanırdık. Whatsapp'tan görüntülü annemizle konuşabilmenin bize sağladığı imkân çok önemliydi. Online’dan çiçek yolluyoruz, alışverişini yapıyoruz. Aslında teknoloji pandemiyi daha kolay geçirmemizi sağladı. Tıbbi alanda tarihin en büyük zaferi ilan edildi. Yani tarihte ilk defa böyle bir pandemide inanılmaz süratle aşısı bulundu ve inanılmaz bir süratle devreye sokuldu. Yani 2,5 milyar insan şu anda aşılanmış durumda. Bu insanlık tarihinin en büyük tıp başarısı. Pandeminin 8.- 9. ayında aşısı çıkmıştı. Tedavisi olan bir hastalığa dönüştürdük. Bunda da teknolojinin etkisi var, veri toplanıyor Çin’den, Hindistan'dan, Amerika'dan. Yan etkileri nasılmış birbirleri ile veri paylaşıyorlar. Yani daha ortaya çıkar çıkmaz bu kovid virüsün Çinliler hemen genomunu çıkardılar. Bütün dizilimini çıkarttılar ve dünya ile paylaştılar. Yani onun için aşılar bu kadar kolay gelişti.” dedi.

Prof. Dr. Sinan Canan’ın konferansıyla sona erdi

Özellikle üniversite sınavına girecek adayların yoğun ilgi gösterdiği Fi-jital Gelecek Zirvesi 2021, 11 Haziran 2021 Cuma günü  Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Canan’ın “Dijital Gelecekte İnsan Kalmak” başlıklı konuşmasıyla sona erdi.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —