Osmanlı Türkçesi dersinin düz liselerde seçmeli ve İmam Hatip liselerinde zorunlu ders olarak okutulacak olması farklı görüşleri ortaya çıkarırken, Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarih bölümü öğrencilerini ise mutlu etmeye yetti
Osmanlı Türkçesi Geçmişle Bağlantıyı Sağlayacak
Osmanlı Türkçesi dersinin düz liselerde seçmeli ve İmam Hatip liselerinde zorunlu ders olarak okutulacak olması farklı görüşleri ortaya çıkarırken, Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarih bölümü öğrencilerini ise mutlu etmeye yetti
Osmanlı Türkçesi Geçmişle Bağlantıyı Sağlayacak Konu ile ilgili Cumhuriyet Üniversitesi Tarih Bölümü Araştırma Görevlisi Hilmi Arıç, “Bu önerge ne getirir dersek, geçmişi ile bağlantı kurma noktasında daha rahat bir nesil yetiştirir” dedi 19. Mili Eğitim Şurası Genel Kurulu, “Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri”, “Öğretmen Niteliğinin Arttırılması”, “Eğitim Yöneticilerinin Niteliğinin Arttırılması” ve “ Okul Güvenliği konularının ele alındığı komisyonlarda kabul edilen öneriler esas alındı. Antalya’da gerçekleştirilen bu komisyonda Osmanlı Türkçesi dersinin Anadolu İmam Hatip Liselerinde zorunlu ders olması en çok tartışma yaratan konulardan bir tanesi oldu. Konu ile ilgili Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Araştırma Görevlisi Hilmi Arıç ve tarih bölümü öğrencileri gazetemize özel açıklamalarda bulundu. Arıç, Osmanlıca diye genel tabir edilen şeyin aslında Türkçenin eski harflerle yazılması olduğunu ve bu önerge öğrencilerin geçmişi ile daha rahat bağlantı kuracağını ifade etti. Tarih bölümü öğrencileri ise lisedeki öğrencilerin Osmanlı Türkçesi hakkında ön bir ders almalarının gelecek yaşantılarında fayda sağlayacağına ve bu önergenin tarih bölümü mezunlarına yeni bir istihdam alanlarının oluşturabileceğini belirttiler. Osmanlı arşiv vesikalarını değerlendirecek her safta insan sayısının süratli bir şekilde azaldığına değinen Araştırma Görevlisi Arıç, “Alfabe mefhumu aslında insanların kendi kültür dairelerini ifade eder. Yani runik alfabe kullandığımız dönemde eski dünya tanziminde mamure dediğimiz yerleşik hayatın bulunduğu yerin dışında yaşadığımız dönemler ve runik alfabeyle bu dairenin kuzeyinde kalanlar Göktürkler, Vikingler gibi kavimler kullanıyordu. Sonrasında İslami döneminde Müslümanların genel olarak kullandığı Arap alfabesine dönüldü. Cumhuriyetler beraber batı kültür dairesine doğru bir hamle yapılmasının neticesi olarak Latin alfabesine geçtik. Bu herkesin bildiği bir şey. Fakat burada şöyle bir sıkıntımız meydana geldi. Bin yıllık bir edebi birikim üstü kapalı vaziyette kaldı. Burada Türkçenin çok ciddi manada oluşturduğu bir literatüre erişim noktasında sıkıntı yaşanıyor. Hatta şunu ifade ediyor hocalarımız, 1960’larda Osmanlı arşiv vesikalarını değerlendirecek her safta insan sayısı süratli bir şekilde azalmıştı diyorlar.
Elbette ki geçmişle bağlarımızı muhafaza ettiğimiz kadar biz kendimiz olabiliriz. Bu bağ ne kadar inkıtaa uğrarsa o kadar muhayyer bir kimlik ortaya çıkıyor. Yani Taha Akyol’un “Ama Hangi Atatürk” diye bir kitabı var bilirsiniz. Bunun haricinde “Ama Hangi Türk” isimli bir çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye’de ki insanların zihninde çok birbirinden farklı Türk algıları oluştu. Bu sadece nesebî ve irsi manada Türklük olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak da bunu söyleyebiliriz. Klasik kültürden kopuk nesiller yetişmesi bunun en büyük sebebidir.” Osmanlı Türkçesinin zor bir alan olmadığını ve konuya adapte olarak gelecekte öğrencilere büyük katkı sağlayacağına değinen Arıç, “Eski alfabeden Latin alfabesine geçerken yani Osmanlıcadan Latin alfabesine geçmenin sebebi izah edilirken, en büyük medarı itirazı olan nokta insanların okuma yazma oranının düşük olduğu, bu alfabeyle daha kolay okunduğu şeklindeydi. Şuan Japonya’nın alfabesi bizim eski alfabemizden 20-30 kat daha zor olmasına rağmen, Japonya’da okuma yazma oranı gayet yüksektir. Alfabe mevzu resim hafızası ile ilgilidir. Osmanlıca zor diye bir şey yok aslında. Ben mesela talebelerime hep şöyle misal veririm; tahtaya slm yazarım ve sorarım ne yazıyor diye selam diye cevap verirler, mrb yazarım ve yine sorarım ne yazıyor diye direk merhaba derler.
Şimdi Osmanlıcada bundan daha fazla harf kullandığımız halde, hocam biz burada ne yazdığınızı okuyamıyoruz diyorlar. Bu esasında kendini o işe vermeme ve adapte olmamakla alakalı bir şey. Kimse cep telefonu mesajı okuma dersi almıyor değimli ama oradaki görmüş olduğu kısaltmaları hemen okuyabiliyor. Osmanlıca onun için bizim gözümüzde büyüttüğümüz kadar, korktuğumuz kadar zor okunacak bir alfabe değil.” Liselerde okutulacak olan Osmanlı Türkçesi dersinin ne gibi olumlu ve olumsuz yanlarının olacağına değinen Arıç, “Bu önerge ne getirir dersek, geçmişi ile bağlantı kurma noktasında daha rahat bir nesil yetiştirir. Ne götürür dersek, Türkiye’de bu tip hamleler malum sürekli bir çatışma mevzu haline getiriliyor. Bunla alakalı son dönemde sosyal medyada çok ciddi fikir ayrılıkları ve çatışmalar görülmekte. Liselerde seçmeli ders ve İmam hatip liselerinde mecburi ders olması en makul olan oldu bence. Zorunlu ders haline getirdiğinizde bu konuda refleksleri olan büyük bir kitle var toplumumuzda. Bu reflekslerden dolayı tepki oluyor tabi.
Fakat diğer tarafta bu mevzu ya talip olan insanların taleplerinin karşılanması elzem. Tarih bölümüne edebiyat bölümüne artık 20 yaşına merdiven dayamış gençlik geliyor. Osmanlıcayı okuması şart olan öğrenciler bunlar. Bu yaşa kadar böyle bir şeyle muhatap olmadıkları için burada 41 yıl zarfından bunu öğrenmek için çapa sarf ediyorlar fakat zihin esnekliği nispeten azalmış ve vakit dar olmuş oluyor. Ve burada asıl öğrenmeleri gereken şeyleri okumaya fırsat bulamadan 4 yıl geçip gidiyor. Liseden böyle bir hazırlıkla gelmeleri Edebiyat, Tarih gibi bölümler açısından büyük bir destek olacaktır. Buradaki eksiklik nedir esasında, mühim olan alfabeyi okumaktan ziyade kelimeleri tanımaktır. Yani gençliğimiz artık bundan 10-15 sene evvel kullanılan kelimeleri de yabanileşmeye başlamışken alfabe öğretmek çok bir şey ifade etmeyecektir. Çok basit kelimeleri tanıyamayan bir nesil artık üniversitelere geliyor. Alfabeden ziyade bu dilin zenginliğini ifade eden metinlerle aslında gençliği yetiştirmek çok daha makul.” Bu uygulama daha gündeme gelmeden, insanların böyle bir şeye ihtiyacı olduğuna değinen Arıç, “Biz yıllardı şehirde verilen Osmanlıca kurslarında görüyoruz. Her kesimden her yaştan insanlar Osmanlıca kursuna talip oluyorlar. Hani mezar taşı, tapu, dedelerinden kalan bir mektup, bir fotoğraf arkası notu hatta günlük gibi şeyler insanların bunları okumaya sevk ediyordu zaten. Bunla alakalı eski boş vermişlikler de yavaş yavaş yerini meraka bırakmaya başlamıştır. Liselere bunun ders olarak konulması da bu ihtiyaca cevap vermekten ibarettir aslında.” Cumhuriyet Üniversitesi Tarih bölümü öğrencileri ise seçmeli ve zorunlu ders olarak öngörülen Osmanlıca Türkçesi’nin, lisede okuyan öğrencilerin bu derste zorluk çekmeyeceklerine değinerek şunları kaydettiler: “Liselerde bir ön bilgi almış olmaları iyi olacaktır. Çünkü biz şuan çok zorlanıyoruz. Mesela Türkçede nasıl bir farklı yazı tipleri oluyor herkesin kendine özgü statüsü var, Osmanlı Türkçesinde de aynı bunda olduğu gibi kişiden kişiye farklılık gösterebiliyor. Eğer öğrencilerin liseden bir ön bilgileri olursa daha iyi anlayabilecekleri ya da daha güzel okuyabileceklerine inanıyoruz.” Osmanlı Türkçesi’nin müfredata eklenmesinin kendilerini sevindirdiğini belirten Tarih bölümü öğrencileri, “Biz 4 yıl boyunca bu konuda eğitilmemiz ve liselerde böyle bir uygulamaların eklenmesi bizlere yeni istihdam alanlarının yaratacağını düşünüyoruz. Bizce şuan liselerde mevcut öğretmenlerin bu müfredata yeterli olduğunu düşünmüyoruz. Bizim bölümlerden yılda bin kişinin bile ataması yapılmıyor. Bu uygulama ile bin kişinin üzerine çıkabileceğimizi düşünüyoruz. Bu durum bizim bölümümüz için çok iyi bir şey diye düşünüyoruz” dedi.