Atasözlerimizi iyi anlamak, her birinden ayrı ders çıkarmak gerekir. Atalarımız bir sözü söylemişse, vardır bir hikmeti, alınması gereken dersi..
Lakin…
Atasözlerimizi anlamayı bırakın, unutur hale geldik günümüzde..
Kültürel değerlerimizi, tarihimizi unuttuk toplum olarak..
Ya da uzaklaştırıldık…
Dizilerin, filmlerin hayal dünyasına kaptırdık kendimizi..
İnterneti asıl amacı dışında kullanmaya, kullandırılmaya çalışıldık..
Atasözlerimizi okusak, atalarımızın neler söylediğini bilsek, uygulasak, iyi anlasak, dünyanın en zengin ülkelerinden biri haline geliriz.
Atasözlerimizin hepsi birbirinden değerli, özel ve anlam dolu..
Mesela; “Meyve veren ağaç taşlanır” atasözü günümüzde en çok ihtiyaç olan bir söz.
Meyve veren ağaç taşlanır atasözünün Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde göre anlamı, “Bilgili, hünerli, işinde başarılı olan kimseler kıskanılır, eleştirilir ve işlerini yapmaları zorlaştırır..”
Yani, başarılı kimseleri kıskanarak kötü duruma sokmaya çalışırlar buna da atalarımız “meyve veren ağaç taşlanır” demiştir.
Meyve veren ağacı nasıl taşlıyorlar?
Dedikodu, asılsız söylenti üreterek..
İşi, gücü olmayan, hayatta başarı nedir bilmeyen, kendisine rakip gören insanlar, asılsız söylenti, dedikodu ve iftiralarla karşı tarafı güçsüzleştirmeye, itibarsızlaştırmaya, başarısını gölgelemeye çalışırlar.
Bunu yapınca kazandıklarını da zannedeler.
Bu tür aciz, kişiliği olmayan insanlar, ne kendilerine, ne ailelerine, ne topluma faydası olmaz, olamaz.
Meyve veren ağacı neden taşlıyorlar?
Kıskandıkları için..
Kendi yapamadıklarını birileri yapmışsa kıskançlık boyutu artar.
Aklınızdan, neden böyle bir yazıyı kaleme aldığımı geçiriyorsunuzdur.
Meyve veren ağaç olan her insan bu tür taşlanmalarla karşı karşıya kalabiliyor.
Değerli bir siyasetçi büyüyüm şöyle bir şey söylemişti;
“Önüne bir hedef koy, o yolda durmadan, azimle, sabırla yürü..
Önüne engeller çıkacak, zorlu süreçlerden geçeceksin. Arkandan söylentiler, dedikodular, hatta iftiralar atılacak. Bunlara kulağını kapatıp başarılı olursan, kazanan sen olursun..”
Kulağımızı yararlı sözlere açtık, zararlı sözlere, dedikodulara kapattık.
Dedikodu, söylenti ve iftiralar atıldıkça yolumuza güçlü bir şekilde devam ettik.
İki konuya üzülüyor insan…
Birincisi, dostlarının bu dedikoduları duydukça üzüldüğünü görmek..
İkincisi, bu aciz insanları zamanında insan yerine koymak ve acizliklerini görmek..
Şu da bir gerçek ki, bu aciz insanlar kendi yaptıkları pisliklerin üstünü örtmek, başarısızlıklarının görünmemesi için bunları yapıyorlar.
Ne demişler; “Eden bulur dünyasında yaşıyoruz”
Kimsenin yaptığı hiçbir zaman kalmaz, karşılığını görürsün.
Allah, dedikodu, asılsız söylenti ve iftira edenleri çevremizden etrafımızdan uzak tutsun..
Allah, meyve vermeyi, ülkeye ve yüce Türk Milleti’ne hizmet etmeyi nasip etsin…
Sağlıklı ve esen kalın…