Tarih: 03.02.2015 17:00

BİLİM İNSANLARI DÖRT GÖZLE SİVAS’TAN HABER BEKLİYOR

Facebook Twitter Linked-in

BİLİM İNSANLARI DÖRT GÖZLE SİVAS’TAN HABER BEKLİYOR

Cumhuriyet Üniversitesi, Antropoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ayşen Açıkkol Yıldırım, gazetemize şehrimizin tarihi zenginlikleri ve bu zenginliklerin gerek dünya çapındaki gerekse bilim camiasındaki önemine dair ilgi çekici açıklamalarda bulundu.

Tarihi zenginliklerimiz içerisinde yer alan çok önemli fosil yataklarının şehrimizde olduğunu vurguladı.

Sivas’ın çok zengin fosil lokalitelerine sahip olduğunun uzun yıllardır bilindiğine dikkat çeken Açıkkol, bu fosil lokalitelerinin ilk kez uydu görüntülerinden keşfedildiğini ve Amerikalılar, Ankara Üniversitesi ve MTA ortak çalışmasıyla yürütüldüğünü, ayrıca 1990’lardan beri şehrimizdeki yüzey araştırması ve kazıların devam ettiği çok geniş bir alan olduğunu belirtti.

“YILDIZELİ’DEN KANGAL’A KADAR UZANIYOR”

Prof. Dr. Ayşen Açıkkol Yıldırım, “Potansiyel olarak çok geniş bir alan mevcut. Bu alan günümüz Yıldızeli ilçesinden başlıyor ve Kangal’a kadar uzanıyor. Fosil lokaliteleri Üst Miyosen dediğimiz döneme (Miyosen dönem; 23-5 milyon yıl önce) aittir. Şu anda Türkiye’de yaşamayan fil, zürafa, üçtoynaklı at, gergedan fosilleri bulunuyor. Ayrıca kılıçdişli kaplan gibi soyu tükenmiş etçiller ve bol miktarda geviş getiren ceylan, koyun ve keçilere benzeyen hayvanlar var. Bu bölge inanılmaz bir faunal çeşitliliğe sahip.” dedi.

“FOSİLLERİN AÇIĞA ÇIKMASI İÇİN DOĞA ŞARTLARI ÖNEMLİ”

Fosillerin açığa çıkması için doğa şartlarının çok önemli olduğunu belirten Açıkkol, şu ifadeleri kullandı:

“Çalışma alanımız çok geniş bir bölgeyi kapsadığı için belirli bir alanda yıllarca kazı yapamıyoruz. Bu yüzden sürekli hareket halindeyiz. Fosillerin açığa çıkabilmesi için kar ve yağmur yağmalı. Bu sebeple doğa şartları bizim için çok önemli; çünkü başka türlü dağların içindeki fosilleri açığa çıkarmamız mümkün değil. Sürekli araştırıyoruz ve açığa çıkmış fosillerin bulunduğu yerlerde kazı yapıyoruz.”

“TÜRKİYE’DE OMURGALI PALEONTOLOJİSİ BÖLÜMÜNE İHTİYAÇ VAR”

Açıkkol, eski varlıkbilimi anlamına gelen paleontoloji çalışmalarını yapanların sayıca çok az olduğunu belirtti ve ülkemizde genellikle paleontolojik çalışmaların Antropologlar tarafından yapıldığını ve Jeologların daha çok omurgasız canlılar üzerinde çalıştığına dikkat çekti.

Açıkkol, “Paleontoloji çalışanların hepsi ya Almanya ya Fransa ya da Avusturya’ya gidip Türkiye’nin fosilleri üzerinde çalıştılar. Bu sebeple kesinlikle ülkemizde Omurgalı Paleontolojisi Bölümü açılmalıdır. Artık Jeologlar ve Antropologların bir araya gelip bu konu hakkında bir karar vermesi gerekiyor.” Şeklinde konuştu.

“KESİNLİKLE DÜNYACA ÜNLÜ BİR FOSİL BEKLİYORUZ”

Sivas’ın bu bakımdan inanılmaz derecede zengin olduğunu belirten Prof. Dr. Ayşen Açıkkol, buradan çok ciddi anlamda önemi olan Hominoid (insanın atalarını belirtirken kullanılan bilimsel terim) fosilleri beklendiğinin de altını çizdi. Açıkkol, “Eğer bir lokalitede domuz ve etçil varsa bahsi geçen lokaliteden Hominoid fosili bekleriz; çünkü insanın ataları en çok domuzlar ve etçillerle rekabet halinde olmuştur. Prof. Dr. Erksin Güleç yıllarca bu bölgede bilimsel danışman olarak kurtarma kazıları yaptı. Ekibimiz ile yıllarca araştırdık ve çok güzel fosiller elde ettik.” Dedi.

“HAYRANLI-HALİMİNHANI ÇALIŞMALARI TEKRAR BAŞLAYACAK”

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Antropoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Cesur Pehlevan’ın yüzey araştırmaları yaptığını belirten Açıkkol, önümüzdeki sonbahar mevsiminde tekrar yüzey araştırması yapılacağının ve ilerleyen dönemlerde ise Hayranlı Kazısı’nın yeniden başlayacağının müjdesini verdi. Açıkkol; “Kazı yaptığımız yerler yoldan tamamen uzak ve çok yüksek rakıma sahip alanlarda bulunuyor. Hayranlı’da da alana giderken anayoldan yukarıya doğru eşyalarımızı sırtlanıp tırmana tırmana çıkıyoruz. Ayakta bile çok zor duruyoruz ama çıkan fosiller muazzam. Hayranlı-Haliminhanı lokalitesine ait örnekleri Sivas Arkeoloji Müzesi’nde görebilirsiniz.” İfadelerini kullandı.

“İŞİMİZİ SEVEREK YAPIYORUZ”

Fosilleri bulmanın kimi zaman çok zor olabildiğini ifade eden Açıkkol, bir parça bulabilmek için tonlarca toprak ayıkladıklarını söyledi.  Açıkkol, “Elbette Arkeolojik eserler de bizim için çok önemli; fakat bizim için bir diş altın bir taçtan daha değerli, çünkü milyon yıllar öncesine gidiyoruz. Zorluklara rağmen işimizi severek yapıyoruz.” Dedi.

“MİLYON YILLAR ÖNCE SİVAS”

Sivas’ın milyon yıllar önce çok sayıda hayvanın yaşadığı ormanlık alanlara sahip olduğunu belirten Çelikkol, “Günümüzde Sivas kurak bir iklime sahiptir. Henüz insan ortada yokken ise tamamen farklı bir ortam mevcut. Orta Anadolu’da Sivas da dâhil olmak üzere çok büyük bir göl ve göle açılan çok sayıda ırmak var. Hem at ve fillerin yaşayabileceği açık alanlara hem de domuz ve geyiklerin yaşayabileceği ormanlık alanlara sahipti. O dönemde günümüzdeki dağlar asıl yaşam alanıydı. Fosilleri yol seviyesinden yukarıda bulmamızın sebebi de budur. Tek istisna ise fay hatları sebebi ile fosillerin depremlerde yer değiştirdiği durumlardır. Böyle bir istisna olmadığında fosilleri yüksek alanlardan elde ediyoruz.” İfadelerini kullandı.

“ANTROPOLOJİ DÜNYACA ÇOK ÖNEM VERİLEN BİR ALANDIR”

“Fosillerimiz çok ses getirmiyor belki ama Türkiye bu alanda dünyaca bilinen bir yer. Günışığına çıkarılan fosiller hakkındaki bilgiler uluslararası kongre, sempozyum ve dünyanın önde gelen dergilerinde yayınlanmaktadır.” Diyen Açıkkol, dünyada Antropoloji dediğiniz zaman size çok farklı gözle baktıklarını, bunun sebebinin ise İnsanbilimi anlamına gelen Antropolojiyi tüm alanların üzerinde tutmaları olduğunu önemle vurguladı. Açıkkol, “Yaptığımız çalışmalar neticesinde ülkemizden bulduğumuz fosiller dünyada büyük ses getiriyor. Bunun sebebi ise Türkiye’nin Ortadoğu ile birlikte tam bir geçiş bölgesi olmasıdır. Ayrıca bu dönemde karşılıklı göç ile birlikte karmaşık bir canlı çeşitliliği söz konusu olmuştur.” Dedi.

“KAZI ORTAMINDA DAHA ÇOK VAKİT GEÇİRİLMESİ GEREKİYOR”

Fosil araştırmalarında prosedürün uzun olduğunu ifade eden Açıkkol, önceden gerekli görüldüğünde yüzey araştırması sırasında fosili hızlı bir şekilde kurtarmak için çalışma yapabildiklerini, şimdi ise fosil ile karşılaşıldığında dokunulmasının yasak olduğunu belirtti.

Açıkkol, bu konu hakkındaki durumu şu örnekle pekiştirdi: “Neanderthal insanına ait bir fosil bulduğumuzda onu bulduğumuz an almak zorundayız. Aksi halde gelecek sene paramparça olacak ve kurtarılamayacak. Bu aşamada yetkililerin bilim insanlarına güvenmesi gerekiyor.” Arkeologların da bu konudan muzdarip olduğunu belirten Açıkkol, sorunun çözümü için bürokratların ve yetkililerin kazı ortamında daha çok vakit geçirmesinin yararlı olacağını aksi takdirde teori ve uygulamanın çelişki oluşturmaya devam edeceğini belirtti.

“BAKANLIK KAZILARA CİDDİ ANLAMDA KAYNAK SAĞLIYOR”

Prof. Dr. Ayşen Açıkkol, sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Gerçekten Bakanlık ciddi anlamda kaynak sağlıyor, fakat yüzey araştırmasında bu durum geçerli değil. Kazılarda da çok fazla bürokratik işlem var, buna rağmen yine de kazıyı yapabiliyorsunuz. Karşıt olarak yüzey araştırmasında böyle bir şansınız yok; çünkü yüzey araştırması için ya kendi bütçenizden yararlanmak yahut sponsor bulmak zorundasınız. Sponsor bulmak ise çok zor bir iş. Bu aşamada ise manevi destekle beraber maddi desteğe de ihtiyaç var.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —