Orhan ARSLAN /Eğitimci -Yazar


TOPLUMU YÖNLENDİRMEYE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR   

Ülkemiz içerisinde çeşitli olaylar ve durumlar yaşanmaktadır. Olumlu, olumsuz bu olayları haber kanallarından takip ediyoruz. Olumlu olanlar için seviniyoruz. Olumsuz olanlar için, üzülüyoruz. Sonuçta, Bu Vatan toprağında beraber yaşıyoruz.


İletişim araçları sayesinde her olaydan anında haberdar olma şansımız var. Hatta Dünyadaki bazı olaylar bile; çok kısa zamanda haber kanallarına düşmektedir.

Ülkemizde bu durumu çok iyi bilen birileri, bunu fırsata çevirme çabası içerisindedirler. Meydanda olmayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Kendi doğrularını ortaya koymanın en güzel metodu olarak, bunu uygulamaktadırlar.

Bu çabaları ile, toplumu yönlendirmeyi hedef almaktadırlar. Kendi yanlarına çekmeyi hedef almaktadırlar. Yahut, kendileri çok ses çıkararak; herkesin kendileri gibi düşündüğünü ifade etmek istemektedirler. Kendileri gibi düşünmeyenlerin üzerinde; bu yöntemle doğal bir baskı uygulama düşünceleri hakimdir.

Bu tür insanlar, kendileri çoğunlukta olmasalar bile; bağırarak, çağırarak, hatta değişik eylemler yaparak; gündemde olmayı başarmaktadırlar.

Kendileri azınlıktadır, ancak sesleri ve gürültüleri toplumun çoğunluğuyuz, imajı vermeye yöneliktir. Toplumun çoğunluğu sessiz kitleleri, etkileme çabası içerisindedirler.

Ülkede yapılmakta olan, kendilerinin beğenmediği her uygulamayı; değişik mekanlarda, değişik yerlerde değişik eylemlerle protesto ederler. Devlet dairesinde marşlar söylerler... Stadyumda slogan atarlar, sokakta dikkat çekici eylem yaparlar... Olmadı birilerine saldırırlar... Bir yerleri yıkarlar, yağmalarlar...

Örgütlü ve düzenli çalıştıları için; yaptıkları bu eylemlerle, kendileri azınlıkta olmasına rağmen, çoğunluğun sesi imiş gibi; dikkat çekebilecekleri her mekanda, karşınıza çıkarlar. Evet, örgütlü ve düzenli dedim. Bu çok dikkat çekicidir. Böyle olduğu için, medya, sosyal medya, yazar-çizer takımı, hatta bazı sivil toplum örgütlerinden destek alırlar. Böylece amaç; seslerinin daha güçlü olduğunu ifade etmektir. Güçlerinin çok fazla olduğunu, çevreye kabul ettirmektir. Onlar için, sivil toplum örgütleri, önemlidir...

Şöyle de, bir örnek verebiliriz. Mensupları ve yönetimleri, bir parmak sayısının üç-beş katı olan bir dernek; sanki milyonları temsil ediyormuş gibi, ortaya çıkar ve gündem oluşturmaya çalışır. Doğal olarak, bu tür onlarca dernek bir ortak eylem yapmaya başlayınca; en azından eylem alanındaki afişlerde, dernek fazlalığının ayrıntısı göze çarpsın isterler. Bu bir güç ifadesidir.

O nedenle, Sivil Toplum Örgütleri, çok önemlidir. Üye ve taraftar, Sayısı çok az olmasına karşın; bir hayvan sever derneğinin yaptığı basit bir eylem; gündeme bomba gibi düşer. Amma, günlerdir devam eden Annelerin eylemi, kimsenin dikkatini çekmez...

Evet , dernekler deyip geçmeyiniz... Sendika deyip geçmeyiniz... Çeşitli meslek gurupları deyip geçmeyiniz... Medya, sosya medya deyip, geçmeyiniz...

Bugün bu alanda örgütlü çalışmanın bedelini; sayıları az olmasına rağmen; sessiz çoğunluğa bu dernekler aracılığı ile yön vermeye çalışmaktadırlar. Tüm meslek gurupları, tüm dernekler... Bunlar kendilerini sessiz çoğunluğun da; sesi kabul etmektedirler. Çünkü, sessiz çoğunluğun sesini yeteri kadar duyuracak ne yapılanmaları, ne yeteri kadar sivil toplum örgütleri, ne meslek teşkilatları, ne de; medya desteği vardır. Üstelik örgütlü olarak çalışmadıkları için; birlikte hareket etme, birlik olma, birbirlerine destek olma gelenekleri de; yoktur. Üstelik cesaretleri de, sınırlıdır...

Örgütlü çalışanlar ise; daha ses getiren daha diri ve canlı görünümlü, birlikte hareket eden, daha cesur davranan, sesli azınlıklardır...

Bu ülkenin bir temel sorunu da; babadan evlada, miras gibi, başkanlıkların, liderliklerin devam etmesi geleneğidir. Bakıyorsunuz, babadan evlada devam eden yapılanmalar. Kimi siyasi hareket oluşumları,  Siyasi hareket başkanlıkları, Milletvekillikleri, Akademik kadro yapılanmaları, çeşitli dernek başkanlıkları, futbol hakemlikleri, Çeşitli mesleki teşkilat başkanlıkları, hatta muhtarlıklar... Evet, babadan oğula devam eder. Hatta bu örgütlenmenin başında 40 yıla varan bir koltuğa sahip olma geleneği vardır. Üstelik bu durumdaki adamlar; Ehliyet, liyakat, adalet, kelimelerini en fazla telaffuz edenlerdir. Dilim varmıyor amma; bu tür yapılanmada her kesimden örnekler olduğu için; Ülkemizdeki en mükemmel birliktelik böyle oluşumların devam etmesinde sağlanmaktadır. Bu konuda yeri gelince bir birlerine destek olurlar. Bu örnekler, bir hayli fazladır. Herkes, bir birinin yaptığını görmezden gelir...

Hatta bir-çok konuda anlaşamasalar bile; dolaylı olarak bu konularda bir birlerine destek verirler...

Bu tür derneklerden Ülkemize mal olmuş, yarı resmi sayılacak yapılanmaları; kendilerinden başkasına kaptırmak istemezler. Bazen, kendi içlerinde kavgalı, döğüşlü, genel kurullar yaparlar. Başkanlık önemlidir...

Evet şimdilerde moda; Devlet idaresinin her yaptığı oluşuma, icraata, karşı çıkma eylemidir. Bu nedenle, bir bakmışsınız sokakta, bir caddede, bir kafede, bir stadyumda, bir toplu taşım aracında, hatta Devlet dairesinde; birileri yanınızda avazının çıktığı kadar bağırmaya, marş söylemeye başlar... Neden? Çünkü, O bağırarak, ses çıkararak; kendinin çoğunlukta olduğunu ifade etmek istemektedir... Karşı tarafı susturmayı, yıldırmayı, hedef almışlardır.

Hadi bakalım, sessiz çoğunluklar, siz seslerinizi ne zaman çıkaracaksınız? Ülke hepimizin olduğuna göre; haklı ve doğru icraatların yanında olmak gerekmez mi?

Şairin dediği gibi; '' Biz, kısık sesleriz...''