Orhan ARSLAN /Eğitimci -Yazar


TAŞERON İŞÇİLERİN SORUNLARI

Son günlerde, getirilen yeni yasalara karşı olumsuz, sesler yükselmektedir.


TAŞERON İŞÇİLERİN SORUNLARI 
 
Son günlerde, getirilen yeni yasalara karşı olumsuz, sesler yükselmektedir.  
 
Yeni yasa teklifleri ile;  ilgili fikri anlamda,  yanlış değerlendirmeler olduğuna şahit oluyoruz. Kastımız kimsenin hak aramasını istememek ya da ondan gocunmak değil. Sadece ortada var olan sorunlar yumağına derinden bir bakmak. Olayı doğrusu ve yanlışı ile kamuoyu ile; paylaşmak. Asıl olan budur. Taşeron meselesi yıllardan beri, Ülkenin önündeki sorunlardan bir tanesidir. Bugün çözüme yönelik adım atıldı ise; ona destek verip, daha güzelinin çıkması için; gayret göstermek lazımdır. Aynen asgari ücret meselesin de; olduğu gibi? İsteğimiz, tüm işçi kardeşlerimizin kadroya geçmesidir. Onlar üzerinden, bilerek ya da bilmeyerek, olumsuz yorumlar yapmak değildir.
Bu ülkede senelerden beri; çalışanların durumu, var olan bir sıkıntıdır. Gelir yetersizliği,  Gelir dağılımındaki dengesizlik, sosyal hakları,  Eşit işe, eşit ücret, kıdem tazminatı v.s. Bunlar topluca bakıldığı zaman; bir yumak gibi gözükmektedir.  Bu sorunların nasıl çözülmesi gerektiğine dair; çeşitli zamanlarda, bu köşede açıklamalı ve geniş manalı makaleler yazdım. O nedenle; o konuya değinmeyeceğim.
Bu  taşeron sorunlarının, nasıl geliştiğini bir hatırlayalım. Doksanlı yılların başında zamanın Hükumeti tarafından, ücretliler arasında öyle bir gelir dengesizliği oluştu ki; evlere şenlik?  Zamanın yönetenleri; seçim yaklaştığı için; oy almak uğruna;  bu yanlışı  bilerek, yaptılar. Buna rağmen istediği oyu alamadı. Bir anda bir işçi arkadaşımız, bir memur kardeşimizin aldığının üç katı maaş alır oldu. Zamanın, Cumhurbaşkanı bile; ayağa kalktı ne oluyoruz, ne yapıyorsunuz? Bu Ülke bunun altından nasıl kalkacak? Diye, feryat etti. Amma, kimse dinlemedi.
Arkasından seçim olduğu için; o söylenen rakamlar, işçi kardeşlerimize, zam olarak verildi. Zamanla, abartılı verilen işçi zamları unutuldu, amma ekonomi onu unutmadı ve meşhur kriz gündeme geldi ve döviz bir anda üç hatta dört misline çıktı. 25 bin markla alınan arabalar, beş bin marka satılamadı. O zaman sendikaların başında bulunan arkadaşlar; olayı çok güzel karşıladılar. Devlet bunun altından nasıl kalkacak diye; kimse düşünmedi. Ülkenin geleceğinde çocuklarımız ya da torunlarımız bunun acısını çekecek, demediler.  Üstüne bir de; 15 sene çalışan insanların; seçim yatırımı olarak; emekli edilmesi söz konusu oldu. Hoppala, bir anda Ülkenin, çalışan nüfusu kadar; emekli nüfusu oluştu. Bir de; hiç çalışmadan, SSK dan emekli olanları, duyduk. 
        O  zamanlar; Hatta işçi kardeşlerimiz, memurlarla eğlenerek; biraz daha okusaydınız da; işçi olsaydınız diye alay ettiler. Bir de; seçim vaadi olarak; iki anahtarların seçim meydanlarında, sallandığını, unutmadık? Düşün peşime denildi. Halkımız, peşine düştü ve düşüş.., o düşüş?  Hep beraber çuvalladık... Sonuç 2001 krizi?
Olan ülkeye oldu. Çalışan kesime oldu. Fırlayan enflasyon altında ezildi.  İşçi arkadaşlar belki hala onun keyfini yaşıyorlar, amma gelecek nesilleri aynı keyfi yaşayamadılar.  Bunları telafi etmek adına; Devlet; emekliler arasındaki uçurumu hafifletmek için; intibak yasasını çıkarmak zorunda kaldı. Bizim amacımız; burada bir kesimi karşımıza almak gibi bir şey değil, sadece olan gerçeklerden bahsediyoruz. Gerçi bazı diğer  ülke sendikalarının,   Kendi ülkelerini yönetenler ile; zam pazarlıklarının nasıl olduğuna dair, haberler; o, aralar basına düşmüştü. Kendilerine Ülkelerini yönetenler tarafından; o dönemde kendi devletlerinin önerdiği ücret artışını; şu anki şartlara göre; bu zamlar fazladır, deyip;  kabul etmediklerine şahit olduk. Asıl vatanseverlik, budur. Bu ülkeye zarar verir deyip; daha makul seviyelere çektiklerini biliyoruz. Bizim ülkemizde ise; kumarda çok para kaybettiği söylenen bir sendika başkanının oğlunun çok para kaybetmesine karşılık; yok canım; basında söylendiği gibi değil; benim oğlum o kadar çok para kaybetmemiştir, ancak 3,5 milyar kaybetmiştir diyen; sendika başkanlarını, gördük. Gereksiz, anlamsız, alaycı, açıklamalarını, duyduk. Böyle sendika başkanlarının, yabancı ülke sendika başkanları gibi; Devletini düşünerek, fazla verilen zamları, kabul etmemesi, düşünülemez. Mantık, deveden tüy koparma, mantığı, idi.
Hal böyle olunca; O, havadan para dağıtan ve o sayede seçimi atlatan Hükumetten sonra gelenler ne yaptılar? Baktılar ki ülkenin ekonomisi, kötü gidiyor; öncelikle asgari ücret gibi komik bir uygulamayı getirdiler. Zamanla onu uygulanabilir bir hale getirerek;  İşçileri hem sendikacılıktan kurtardılar, hem de; çalışana, yüksek fiyat ödemekten. Böylece Ülkede gittikçe sendikalı çalışan sayısı, azaldı. Gelen Hükumetler buna da çözüm buldular. Alınan personel memur olarak alındı. Yüksek ücretlerle personelin çalıştığı ve zarar eden, ya da zarar edeceğine inandıkları kurumları özelleştirdiler. Böylece ondan da kurtulmuş oldular. İşte seneler önce milyonlarla ifade edilen sendikalı sayısı oldu beş  yüz veya yedi yüz bin.
Böylece sendikalaşmadan dolayı var olacak olan; işçi sıkıntıları, bir manada aşılmış oldu. Soruyorum size? bundan kimin karı oldu? Sözde, Hala o günlerde işçi olarak çalışan ve emekli olan kardeşlerimizin? 
Amma gidin onlara sorun bakalım o durumdan, zammın ilk verildiği günler kadar memnunlar mı? Hatta 2  binin üzerinde emekli maaşı almalarına rağmen; Çünkü, şimdi çocuklarına iş bulamaz, hale geldiler. Yahut, çocuklarının, asgari ücretle buldukları işe; sevinir hale geldiler. O nedenle; asgari ücrete yapılan zamların tartışılır olması gibi; taşeron işçilerin kadroya alınıp, alınmaması; üzülerek ifade edelim ki; tartışılır hale geldi. O zaman sormak lazım? Asıl suçlu ve bu soruna sebep olanlar, kimlerdir? Ayağa kaksınlar!!!