Orhan ARSLAN /Eğitimci -Yazar


RAMAZAN  AYI   YARDIMLAŞMA   AYIDIR

Bu ayda insanlar yardımlaşır.  İnsanlar Garip  gurabayı korur. Yoksul ve yardıma muhtaç olan insanların elinden tutar.


Gönlünü ısıtır. Sofrasını şenlendirir. Üstünü giydirir. Yüzünü güldürür. Kederine ortak olur. Zorluğuna yardımcı olur. Kimi zaman aş olur, kimi zaman iş... Amma hep yanında olur, olmaya çalışır... Evler, sofralar, haneler şenlenir...
Bu ne yüce bir aydır. İnsanların kalplerini yumuşatır. Gelir farklılığı yüzünden birilerinin aralarına kin ve nefret tohumlarının ekilmesine müsaade etmez. Sosyal hayatın tüm alanlarında paylaşmayı, bölüşmeyi, yardımlaşmayı, ön plana çıkarır. Kimsenin aç ve açıkta kalmasını istemez. Hatta bu olumsuzlukların ortadan kalkması için, mali durumu yerinde olan insanların, var olan sıkıntılar ortadan kalkıncaya kadar, hep yardım olayının devam etmesini ister. Onların üzerinde bir sorumluluk olduğunu hatırlatır. Bu ay bu sorumluluğu unutanların kulağını çeker.
Fakirin yoksulun yüzünü güldürür...  Sevincini coşturur. İşte Ramazan Ayı, o zaman bir başka daha güzel olur. Oruç bu imtihanları başarma ibadetidir.
Şu an yeryüzünde kapitalizm tüm acımasızlığı ile arzı endam etmektedir. Çarkları insanları öğütmektedir. Maddi açıdan bir şey vermediği gibi, insanları köleleştirmektedir.
Dünya üzerinde kapitalizmin yaşama biçimi olarak hayatta yaşanılabilir konuma gelmesinden sonra, sosyal hayatın dengesizlikleri daha da fazlalaşmıştır. Kapitalizm ekonomik olarak kendini kabul ettirdiği gibi, ona bağlı olan sosyal ve kültürel etkinliğini de kabul ettirmiştir. Ekonomisi ile iç içe olan kültürü sosyal hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olmuştur.
Bu tür bir oluşumun merkezi para ve güçtür. Para ve güç insanın sosyal hayatını belirleyen ana faktör olarak kendisini göstermiştir. Böyle bir sistemde zengin daha zengin, fakir daha fakir olarak hayatını devam ettirecektir. Kapitalizmin vazgeçilmezi olan faiz, bu uçurumu daha da derinleştirmektedir. Bankalar bu sistemin koruyucularıdır.
Yukarıda sıraladığımız ana nedenden dolayı sosyal hayat içerisinde dengesizlikler yoğun bir şekilde kendini göstermektedir. Böyle bir konumda toplumu idare eden yönetimin kaba bir tabirle yapabileceği en güzel şey gelir bakımından az gelirli olan vatandaşını vahşi kapitalizmin altında ezilmekten kurtarmaktır. Bu anlamda vatandaşı sosyal açıdan, alabileceği tedbirlerle korumak zorundadır. Faizin uygulayıcısı olan bankalar ve onların uygulamaları az gelirli vatandaşları ezmemek konumunda olması gerekir. Sağlık açısından herkesin istifade edebileceği tüm imkanları halkının hizmetine sunmak zorundadır. Halkı bu çarkın arasında ne kadar korumak gerekiyorsa, o kadar korumak şarttır. Bu gerçekleşmediği zaman toplumda daha derin ve olumsuz şeyleri beklemek gerekir. Devlet bu sıkıntıları aşmak için, gayret göstermektedir. Özellikle sağlık alanındaki bu gayreti takdir etmek gerekir.
Devletin yapması gereken görevlerinin yanında insanların yapması gereken görevleri RAMAZAN AYI, insanlara hatırlatır. Her yıl hafızaları tazeler. Unutmayın  haaa, der...
Hele bu salgın hastalığın getirdiği sıkıntıların daha çoğaldığını düşünürsek, sorumluluğumuz daha da artmaktadır. Nasıl ki, Devlet bu salgından etkilenen insanlarına yardım ellerini uzatıyorsa, insanlar da kendileri adına sorumluluklarını hatırlayarak bu yardım ellerine destek vermelidirler. Bu ay bize bunu hatırlatır.
Bütün bu uyarılara rağmen hala bu alandaki görevlerimizi yerine getiremiyor isek, işte o zaman yandık demektir. Tuttuğumuz oruç, yaptığımız ibadetin bir yanı eksik kalır. Belki ibadetlerimiz kabul olur. Ancak, sorumluluklarımızdan dolayı, yükümüz de çok ağır olur. Bu yükün altından kalkmak için çaba sarf etmeye mecburuz.
Yüce Rabbim bize bunu hatırlatıyor. Sonra ecel kapımız çaldığı zaman, Malda yalan, mülk de yalan gerçeğini gördükten sonra, çırpınışların bize faydası olmaz...
Hadi o zaman şu an maddi sıkıntı içerisinde olan tüm dostlarımız, kardeşlerimiz bizleri bekliyor. Bizler bu günlerde onların yanında olmayacağız da ne zaman olacağız? Böyle kardeşlik, dostluk, akrabalık olur mu? Onlara tepeden bakma hakkını bize kim verdi?
Tüm yaraları sarmak için, gerekirse infak etmeye devam edeceğiz... Hem de hiç durmadan... 
Yüce Yaradanımız bize hatırlatmıyor mu, böyle yaptığınız yardımlar sizlerin mallarını eksiltmez... Bundan daha büyük garanti olabilir mi?
Hadi o zaman neyi bekliyoruz... Tüm kardeşlerimiz, dostlarımız bizleri bekliyor... Onların bir gülücükleri, bir duaları, bir candan teşekkürleri her şeye değer. Dünya malı nedir ki? İşte o zaman o, hazzı duyanlar çok daha iyi anlar... Afrika' da suya kavuşan bir çocuğun sevincini hatırlayın, suyun altına girince, attığı çığlığın Dünyayı çınlattığını hatırlayın... Böylece aynı zamanda halimize şükretmeyi de unutmayalım... En az yaptığımız şey şükretmek...
Selam ile...