İdris YAVUZ /Gazeteci Yazar


OKULLAR AÇILIRKEN

Dünya ülkelerini sarsan, ülkemiz için de çok acı tecrübelere neden olan pandemi bugünlerde okulların açılma kararıyla yeni korunma tedbirlerinin alınmasına da vesile olmuştur.


Bilim kurulu üyelerinin kararlarını Sağlık Bakanı ve Milli Eğitim Bakanı birlikte açıklama yaparak velilere, öğretmen ve her kurumun paydaşlarına önemli görevler düştüğünü, aşılanma, hijyen, maske ve mesafeye uymanın şart olduğunu belirttiler.

Neslimizin devamı ve geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı korumak zorundayız. Bu konuda herkes üzerine düşeni yapıyor mu? Esas sorgulanması gereken konu bu olsa gerek. Doğrusu bunun şakaya gelecek yanı da yoktur.

Aslında çocuklar ailenin koruması altında, uzun ve yorucu bir çabayla hayata hazırlanırlar. Her çocuk düşünce ve fikir yapısı yanında duygu ve sevgi değerlerine de sahiptir.

Bugüne kadar uzaktan eğitimin verimli olmadığı anlaşılmıştır. “Ağaçlar su ile beslenmeli, çocuklar iyi bir eğitimle, sevgiyle, ilgiyle büyütülmelidir”. Su nasıl kabın şeklini alırsa, hamur elde nasıl şekillenirse çocuk da iyi huylarını eğitimle aile ortamından alır. Özellikle anne-babalar çocuklarına iyi örnek olursa o çocuk, meyveli ağaç gibi verimli olur.

İçinde bulunduğumuz sosyal hayatımızda, eğitimsiz sokak çocuklarının insanlığa, çevreye verdiği zararları hep birlikte görmekteyiz. Uyuşturucu kullanan, kap-kaç olaylarına karışan, ev soyan, adam öldüren, anarşiye yem olan gençler hep bu ilgisizliğin ağır bedelini ödemektedir.

Aile ortamından uzak, eğitimsiz, sevgisiz yetişen çocukların bunalıma düştüklerini biliyoruz. Aslında çocukların sadece maddi ihtiyaçlarını karşılamakla da onların problemleri çözülmez. Çünkü çocuk her gördüğünü taklit eder ve her şeyi olduğu gibi alır. Bu bakımdan çocuğa doğruyu, yanlışı, güzeli, çirkini öğretirken daima hoşgörülü davranmak gerekir.

Dünyaca bilinen ünlü bilim adamı Albert Einstein der ki: “Bugünün gençleri çabuk iş gören bir makine gibi yetişmektedir. Fakat insan asla bir makine olmamalıdır. İnsanın iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini ayıracak bir kafası olmalıdır. Bu kafa yerinde değilse onun hiç makineden farkı kalmaz. Ben bugünkü gençlikte en büyük eksikliği bu noktada görmekteyim. Biz çocuğa başka türlü terbiye vermeliyiz. Yoksa bu çocukların talimli köpeklerden hiç farkı kalmayacaktır.” Bu sözler günümüzün gerçeğini en güzel şekilde ifade etmektedir.

Çocukların yetişmesinde ailenin sorumluluğu asla tartışılamaz. Çocuğu tek başına bilgiyle donatmak da yetmez. Onları etik açıdan da takviye etmeliyiz. İlimle ahlak, etle tırnak gibi birbirlerini tamamlayan unsurlardır. Eğitimde ahlaka yer vermemek, insanın kendisini inkâr etmesiyle eşdeğerdir. Edep ve terbiyeden yoksun olanlar insanlıktan çıkarlar. İyilik yapanlar yücelirler. Kötülük ise insanı alçaltır. Çocuğun terbiyesine ve eğitimine önem vermeyen aileler onu tehlikeye kendi eliyle atmış olurlar.

Bu nedenle bilenlerin bilmeyenlere, öğretmenlerin öğrencilerine terbiye ve güzel ahlak öğretmesi vicdani bir görev olmalıdır. Her çocuğun özünde, mayasında iyiliğe, kötülüğe yatkınlık vardır. Onları güzellikle, hoşgörüyle düzeltmek gerekir. Terbiye hiçbir zaman baskıyla yapılmaz.

Çocuğa tatlı dille, güler yüzle yaklaşmalı, gereksiz yere şiddet gösterilmemelidir. Çünkü aşırı baskı çocuğu isyana sürükler ve evden kaçmasına sebep olur. Çocuk terbiyesi zordur ve aynı zamanda sabır isteyen kutsal bir görevdir.

 Bütün öğretmen ve öğrencilerimize yüz yüze eğitime başlarken sağlıklı, verimli, iyi bir ders yılı geçirmelerini ve kurallara uymalarını diliyorum.