Naci YILDIZ / Gazeteci


KAZAKİSTAN´DA GÖRDÜKLERİM

Benimde hasbelkader yönetim kurulu üyesi olduğum Gazeteciler Cemiyetleri Basın Vakfı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Onur Kurulu üyesi olduğum federasyonların koordinasyonunda ?Türk Dünyası 3. Gazeteciler Şurası Kazakistan´da düzenledi.


KAZAKİSTAN´DA GÖRDÜKLERİM

Benimde hasbelkader yönetim kurulu üyesi olduğum Gazeteciler Cemiyetleri Basın Vakfı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Onur Kurulu üyesi olduğum federasyonların koordinasyonunda ?Türk Dünyası 3. Gazeteciler Şurası Kazakistan´da düzenledi.

Türkiye Gazeteciler Federasyonu, Kazakistan ve Kırgızistan odaklı çok önemli bir organizasyona imza attı. Hem Vakfın, hem de Federasyonun genel başkanlığını yapan Yılmaz Karaca başkanımızın yoğun çabaları ile gerçekleşen 27-31 Ekim tarihleri arasındaki Kazakistan ve Kırgızistan gezileri amacına ulaştı.

Geziye Türk Dünyası ve Türk Akraba Topluluklarından 60 kadar gazeteci katıldı. Bunun 40 kadarı aynı zamanda gazeteci meslek örgütü başkanıydı. Gezide gazeteci büyüğümüz Sabah Gazetesi Yazarı Yavuz Donat da vardı.

Kazakistan 18 milyon nüfusu ve 2 milyon 700 bin m2´lik yüzölçüme sahip bir ülke. Yüzölçümü itibariyle dünyanın 9. büyük ülkesi. Tabi nüfus az. Türkiye´nin 80 milyon olduğunu ve yüzölçümünün de Kazakistan´ın ¼´ü kadar olduğunu hatırlatırsak ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır.

SSBC´nin dağılması ile 1991´den itibaren bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetlerinin ve Türkiye´nin kültür bakanları aldıkları bir kararla, her yıl bir şehri ?Türk Dünyası Kültür Başkenti´ ilan etme mutabakatına varmışlar. Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Eskişehirli Nabi Avcı olunca, ilk toplantıda oldukça geniş katılımla 2014´te bu şehirde düzenlendi. ?Türk Dünyası Kültür Başkenti´ etkinliklerinin 2.´si önceki yıl Tataristan´ın başkenti Kazan´da yapıldı. Kazakistan´ın Türkistan (Yesi) şehri de 2017 için Türk Dünyası Kültür Başkentliğine ev sahipliği yapıyor?

Bu çerçevede 3.sü düzenlenen Türk Dünyası Gazeteciler Şurası´nı da Türkiye Gazeteciler Cemiyetleri Vakfı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu´nun koordinasyonunda Kazakistan´ın Türkistan şehrinde gerçekleştirdik. Geziye, Sivas´tan Vakıf ve TGF yönetim kurulu üyesi olmam hasebiyle ben de katıldım.

UZUN BİR YOLCULUK

Türkiye ile Kazakistan ve Kırgızistan arasında üç saat fark var. Bu fark, ben dahil bir çok arkadaşımızın da uyku düzenini bozuyordu. 27 Ekim saat 20.30´da İstanbul´dan bindiğimiz uçaktan 27 Ekim 05.00´da Almaati´ye indik? Almaati yaklaşık 1,5 milyon nüfusa sahip, ülkenin bağımsızlığını ilan ettiğinden sonraki ilk başkenti. Başkent, daha sonra Astana olarak değiştirilmiş. Türk Dünyası Gazeteciler Şurası´nı düzenleyeceğimiz Türkistan´da havaalanı yok. Buraya en yakın olan Kazakistan´ın üçüncü büyük şehri Çimkent´e gidip buradan Türkistan´a ulaşmamız gerekiyordu.

Pasaport kontrolünden sonra henüz hava ağarmamışken Kazakistan´ın eski başkenti olan Almaati sokaklarında otobüsle bir tur attıktan sonra, Adanalı bir hemşerimizin işlettiği  ?Ata´ adındaki bir Türk lokantasında kahvaltı için durduk. Sanki Türkiye´de bir restorantta kahvaltı yapıyor gibiydik. Yerel manada kahvaltı masasında bir şey yoktu. Zeytin, bir kaç çeşit peynir, domates, salatalık, tereyağ-bal ve poğaça?

Almaati´yi bir geçiş noktası olarak planlamıştık. Aynı gün saat 16.30´da bir saatlik yolculukla Çimkent´e uçacaktık.

Kahvaltıdan sonra araçla bir genel Almaati turu yaptık. Havaalanından itibaren Ruslardan kalma çok geniş bir yol ağı gördüm şehirde. Şehrin altyapısı önemli oranda tamamlanmış. Ama, eskimiş, yenilenmesi gerekiyor. Her taraf ağaç. Daha çok da selvi türü ağaçlar yol boylarını süslemiş. Yollar geniş ve yol üzerine araçlar park etmemiş. Yolların genişliğine rağmen, kaldırım neredeyse yok denecek gibi?

Telefon  ve internet haberleşmesinin bizim mevcut telefon hatlarımızla sıkıntılı olması hasebiyle önce kendimize bir yerel haberleşme hattı aldık? Kazakistan doğalgaz zengini bir ülke. Onun dışında kısmen hayvancılık ve tarım var. Sanayi pek gelişmemiş, yeni yeni  bazı tesisler kuruluyor. Küçücük marketlerde veya pazarlarda gördüğümüz ürünlerin önemli bir bölümü Türk markası? Çin´den gelen epeyce ürün var. Pazarlar oldukça ucuz; ama ne kadar hijyenik tartışılır? Şehir çok temiz. Sonbahar olması hasebiyle yollarda ve çevrede dökülen ağaç yapraklarının dışında neredeye başka çöp yok. Yaprakları da görevliler topluyor.

Yazmayı unuttum şehir adını ?Elma´dan alıyor. Biz de çocukluğumuzda elmaya ?alma´ derdik. Şehir ?güzel alma´lardan adını almış. Sofralarımızda elma vardı. Ama, bizim Yahyalı´nın elmaları onlardan çok daha lezzetli?

Almaati´nın merkezinde ?Müzik Müzesi´ varmış müzeyi gezdik. Hemen yanındaki bağımsızlık meydanı oldukça hareketliydi. Gazeteci refleksi ile buraya yöneldik. Asker polis, sivil kıyafetli ama yakalarında madalyalar bulunan bir grubun seremonisi vardı. Ortalıkta bu töreni takip eden 5-6 kamera ve gazeteci varken, birden bire 50 gazeteci oluvermiştik. Kısa süre sonra törene katılanların bu kadar gazetecinin nereden çıktığını merak ettiklerini hem bakışlarından, hem de sorularından rahatlıkla anlıyorduk. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanlar´a karşı bağımsızlık mücadelesi veren şehit Kazaklarla ilgili anma töreniymiş burada yapılan. Renkli görüntüler vardı.

Otobüsle genel bir tur daha yaptıktan sonra 16.30´da Çimkent´e uçmak için 14.30 gibi havaalanına geldik. Kısa süre sonra uçağımızın 2 saatten fazla rötar yaptığını öğrenince 4 saatten fazla havaalanında beklemek zorunda kaldık. Küçük bir uçakla bir saatlik yolculuk sonrası akşam saatlerinde Çimkent´e ulaşıyoruz. Çimkent yaklaşık 700 bin nüfusuyla ülkenin 3. büyük şehri. Almaati´de olduğu gibi burada da çok katlı bina neredeyse yok denecek kadar az. Sadece oteller yüksek katlı. Onun dışında tüm binalar neredeyse 2-3 katı geçmiyor... Ama, binaların çoğu dökülmüş. Belli ki Ruslar döneminden kalma binalar. Gündüzleri sokaklar çok kalabalık değil; akşamları daha kalabalık. Her iki şehirde de aydınlatmanın Türkiye, hele hele Kayseri ile mukayesesi abesle iştigal dersek abartmış olmayız.

HAZRETİ TÜRKİSTAN´IN ŞEHRİ

Uçaktan indikten sonra ?İstanbul´ adını taşıyan bir Türk lokantasına gittik. Yine Türkiye´de herhangi bir lokantada göreceğimiz yemekleri yedik. Ama, ekmekleri çok güzel. Çimkent´te hemen her sokak başında tandır türü fırınlar gördüm. Geceyi Dostluk Otel´de geçirdikten sonra, kara yolu ile yaklaşık 2 saatlik bir yolculuktan sonra Yesi´ye, yani Türkistan´a ulaştık?

Giderken yanımda Hoca Ahmet Yesevi ile ilgili bir kitap götürmüştüm. Kitabı Kazakistan´a inmeden okudum.

Hoca Ahmet Yesevi, Türklüğe ve İslama çok büyük hizmet etmiş bir Allah dostu. Çocukluk yıllarımızda Anadolu´nun Türkleşmesi ve Müslümanlaşmasında Yesevi dervişlerinin çok büyük rolü olduğunu biliyorduk. Sadece Anadolu´nun değil Balkanlar´da da Yesevi´nin dervişleri İslam´a büyük hizmetlerde bulunmuştu. Yunus Emre, Hacı Bektaş´ı Veli, hep Yesevi silsilesinin gönül dostlarıydı. Sarı Saltuk´tan Gül Baba´ya binlerce derviş (alperen) bulundukları yörelerde Türklüğü ve İslam´ı yaşıyor ve yaşatıyordu. Askerlerden önce Yesevi dervişleri birer akıncı gibi gittikleri topraklarda İslam´ı ve Türklüğü anlatmışlardı.

 12. asırda yaşamış ve 13. asırda vefat etmiş olan ve Hazreti Türkistan olarak da anılan Yesevi Hazretlerinin türbe ve çevre düzenlemesi Türkiye tarafından yapılmış. Yesevi´nin vefatından yıllar sonra Timur üzerine bir türbe yaptırmış. Ancak, yarım kalan türbe daha sonra tamamlanmış. Bağımsızlığın ilanından sonra, Türkiye burada büyük bir alana adeta Yesevi Külliyesi yapmış. Kazakistan´ın külliyenin bakımını tam manası ile yaptığını söyleyemem?

Heyet halinde doğruca türbenin bulunduğu alana gittik ve Hz Yesevi´nin manevi huzurunda dua ettik. Külliye çevresinde büyüklerden çok çocuklar vardı. Garip bir şekilde çocuklar ?Hello´ diyerek bizi İngilizce selamlıyordu. Az sayıdaki yaşlılarla ise elimiz göğsümüzde ?Selamın Aleyküm´ diye rahatlıkla selamlaşıyor ve anlaşıyorduk.

YESEVİ ÜNİVERSİTESİ

Türkiye, Türkistan´a manevi mimarının adını taşıyan bir üniversite kurmuş. Kazak-Türk Ahmet Yesevi Üniversitesi? Üniversitede binlerce öğrenci var. Üniversitenin inşaatı tamamen Türkiye tarafından yapılmış? Çoğunluğu kazak olmakla birlikte, Türk ve diğer ülkelerden de öğrenciler burada eğitim görüyor. Üniversitenin rektör vekili Türk. Burayı Türkiye´nin atadığı birkaç Kazak´ında bulunduğu bir mütevelli heyet mali yönden idare ediyor. Yani bir vakıf üniversitesi mantığıyla kurulmuş ve yönetiliyor.

Yesevi Üniversitesi´nin bir salonunda ?Basın Sergisi´ açtık ve sonrasında da ?Türk Dünyası Gazeteciler Şurası´nın üçüncüsünü gerçekleştirdik. Toplantıda Yesevi Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Kutalmış bizi yalnız bırakmadı.

Şura sonrasında Türk Dünyasında birlik ve beraberliği tesis etme ve gazetecilerin faaliyetlerine yönelik bir sonuç bildirgesi de yayımlandı; önemli kararlar alındı, tavsiyelerde bulunuldu.

Türkistan´dan; Yesevi Hazretleri´nin şehrinden üzülerek ayrıldık. Yine iki saatlik bir kara yolculuğu sonrasında Çimkent´e döndük. Çimkent´te ilk akşam yemeğimizi ?İstanbul´ lokantasında yemiştik; bu kez uğrak yerimiz ?Ankara´ lokantasıydı. Ertesi gün, yani Kazakistan´da geçirdiğimiz üçüncü günün sabahında Kırgızistan´a gitmek için uzunca bir yolculuğa çıkacaktık.

KIRGIZİSTAN İZLENİMLERİ

Gazeteciler Cemiyeti Basın Vakfı ve Türk Dünyası Gazeteciler Federasyonu heyeti olarak Kazakistan´da ayrılma vaktimiz gelmişti. Karayoluyla yaklaşık 500 Km mesafedeki Kırgızistan´ın başkenti Bişkek´e geçecektik. Ancak, ülkede bulunan ?hız kısıtlamaları´ nedeniyle bu yolu 8 saatte ancak kat edebildik.

Türk Dünyası 3. Gazeteciler Şurası ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu 54. Başkanlar Konseyi´ne katılmak üzere gelen meslektaşlarımız, Cumhuriyetimizin 94. Kuruluşunu verdikleri mesajlarla Kazakistan´da kutladılar. Zaten Türk Dünyası Gazeteciler Şurası Cumhuriyet Bayramı´na denk gelmişti. Bu toplantıda, Türk Dünyası´nda gazeteciler başta, her manada dayanışmanın altı çizilirken, Anadolu insanının Büyük Atatürk liderliğindeki bağımsızlık mücadelesinin sonucu olan cumhuriyetin ilanına da vurgular yapılmıştı.

Uzun bir yolculuktan sonra, Kazakistan´ı çıkmadan ellerimizdeki şanlı bayrağımız ve TGF flamaları ile toplu bir fotoğraf vererek ata yurdumuzun uçsuz-bucaksız bozkırlarında cumhuriyetin erdem ve kazanımlarına yönelik mesajlar verdik.

FETÖ´NÜN ETKİLİ OLDUĞU ÜLKE

Uzun bir yolculuktan sonra Bişkek´e ulaşmıştık? Otele yerleştikten hemen sonra akşam yemeğimizi yemek için Taksim adında Hataylı bir işletmeci Ali İflazoğlu´nun sahibi olduğu Taksim Lokantası´na gittik? Burası fevkalade lüks bir şekilde dizayn edilmişti.  İşletme sahibi ikili sohbetimizde FETÖ yapılanmasına hakaret vari söylemlerde bulundu? Daha sonra kısa bir araştırma yaptığımızda ise farklı bir fotoğraf karşımıza çıktı? Bu işyerinin ikinci şubesi 15 Temmuz sonrasında açılmıştı. Açılışa son kararname ile merkeze alınan Bişkek büyükelçimizle birlikte FETÖ´nün Kırgızistan İmamı da katılmıştı. Tabi büyükelçinin FETÖ´nün Kırgızistan İmamı ile böyle bir açılışa katılması doğrusu manidardı. İkili konuşmada FETÖ yapılanmasına hakaret eden Ali İflazoğlu´nun FETÖ imamına işyerini açtırması manidardı.

Yeri gelmişken belirtelim; FETÖ yapılanmasının dünyada en etkili olduğu ülkelerin başında Kırgızistan geliyor. Ülkede siyaset kurumu ve bürokrasi neredeyse FETÖ okullarından mezun isimler tarafından kuşatılmış durumda. Hatta ülkeyi perde önünden ve arkasından ?Sebat´ adı verilen FETÖ okullarından mezun olmuş bu yapı yönetiyor dersek, abartılı bir hüküm vermiş olmayız. Kayserili hemşerilerimiz bilir; 15 Temmuz öncesinde FETÖ´nün Kayseri İmamı olan Sıtkı Baş da bu ülkeye kaçmıştı.

MANAS ÜNİVERSİTESİ

Kırgızistan 6 milyon nüfusu olan bir ülke. Başkent Bişkek´in nüfusu ise 1 milyon civarında? Ülke fakir. Daha doğrusu ülkede yaşayan insanların önemli bir bölümü fakir.  Asgari ücret aylık 75 dolar gibi? Bir profesör maaşı ise 200 dolar civarında. Ülkede üretim neredeyse yok denecek gibi. Yiyecek-içecek işletmeleri ile diğer işyerlerinde satılan ürünlerin önemli bir bölümü Türkiye, Çin ve bir miktarda İran menşeli. Sanayi işletmesi yok denecek kadar az. Hizmet sektörü yeni yeni gelişiyor. Hayvancılık, özellikle at odaklı hayvancılık yaygın? Tarımı ise daha çok ülkede yaşayan Ahıska Türkleri yapıyor?

Türkiye, Kırgızistan´ın bağımsızlığını kazanmasından kısa süre sonra iki ülke arasında yapılan protokole bağlı olarak başkent Bişkek´e Kırgız -Türk Manas Üniversitesi´ni kurmuş. Yaklaşık 5 bin öğrencisi ile Manas Üniversitesi sadece Kırgızistan´ın değil bölgenin en büyük ve etkili eğitim kurumlarının başında geliyor. Üniversitenin rektörlüğünü Prof. Sabahattin Balcı yürütüyor. Rektör Hoca´nın ikinci dönemi. Çok gayretli ve takdir toplayan bir çalışma yapmış Prof. Balcı? Manas Üniversitesi her haliyle coğrafyadaki yüksek eğitim kuruluşlarına örnek oluyor.

TGF 54. BAŞKANLAR KONSEYİ

Manas Üniversitesi Türkiye Gazeteciler Federasyonu´nun 54. Başkanlar Konseyi´ne ev sahipliği yaptı.

Konsey toplantısı öncesinde TGF´nin hamiliği ile, Türk Dünyası Gazeteciler Federasyonu (Birliği) tarafından gerçekleştirilen ?Belgesel Film Festivali´nin Kırgızistan, daha doğrusu Manas Üniversitesi ayağındaki organizasyona katıldık. TGF Başkanı Menderes Demir kardeşim ve bu komitede yer alan diğer cemiyet başkanı arkadaşlarımız başarılı bir çalışmaya imza atmışlar. Menderes Demir ve Belgesel Film ekibi Almaati´de de devlet üniversitesi olan El Farabi´de festivalin Kazakistan ayağını hayata geçirmişti. Kırgızistan´da da Manas Üniversitesi´nin katkı verdiği bu etkinlikte protokol konuşmalarından sonra ikinci olan Manas Ata ile ilgili bir belgesel filmi dikkatlice izledik.

Öğle yemeğinden sonra Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca´nın yönetiminde 54. Başkanlar Konseyi toplantısı yapıldı. Bu toplantıda hem Türk Dünyası, hem de ülkemiz odaklı mesleki sorunlarımızı masaya yatırarak tartıştık.

CENGİZ AYTMATOV´UN KABRİNE ZİYARET

Cengiz Aytmatov Kırgızistan´ın dünya çapına başarılara imza atmış, yazar, düşünür ve siyasetçisi. Aytmatov 1928´de Kırgzistan´ın Talas Şehrine bağlı Şeker Köyünde dünyaya gelmiş ve çileli bir hayat sonrasında 2008´de 80 yaşında vefat etmiş.

2013´te Kırgızistan´a geldiğimde Cengiz Aytmatov´un mezarını ziyaret edememiştim. Başkanlar Konseyi Toplantısından sonra bir kaç saatlik zaman olunca gruptaki arkadaşlarımızın önemli bir bölümü ile Kırgızistan´ın tarihinde önemli bir yeri olan köye gittik. Bu köyde Çarlık Rusyası zulüm yapmış ve yüzlerce ismi katletmiş. Hatta Aytmatov´un babasının da burada katledildiği söyleniyor. Giriş ve çıkışını askerlerin kurduğu bölgede hem Aytmatov´un mezarını hem de şehitlik ve anıt mezar konumundaki diğer birimleri gezerek bilgi aldık, hatıra fotoğrafı çektirdik.

KIRGIZİSTAN´DA ?GESİ BAĞLARI´ DİNLEDİK

Bişkek´ten ayrılacağımız gece akşam yemeğini Manas Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Sabahattin Balcı verdi. Üniversite´nin Güzel Sanatlar Fakültesi´ndeki hocalar ve öğrenciler müthiş bir orkestra kurmuşlar. Hem orkestra hem de solistler Türkiye ve Türk Dünyasından türküler söylediler.  Bu arada öğrencilerden oluşan grup yerel giysileri ile çok güzel gösteriler yaptılar ve coşkulu akışlar aldılar.

İstanbul Atatürk Havaalanına inince, Sivas´a´ gelince ülkenizin, şehrinizin her manada ne kadar güzel olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.

Bu organizasyon dolayısıyla başta Gazeteciler Cemiyetleri Basın Vakfı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca dostumuzu ve programa katkı veren Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu başta, TİKA Başkanı ve diğer yetkililere şükranlarımı sunuyorum.