Orhan ARSLAN /Eğitimci -Yazar


İSRAF    VE    ŞÜKÜRSÜZLÜK

Son açıklanan rakamlar ürkütücü boyuttadır. Ülkemizdeki sadece ekmek israfı,  parasal değer olarak; milyarlarla ifade edilmektedir. Fırıncılar birliğinin verilerine göre; her yıl fırınlardan çıkan ekmeğin onda biri, çöpe gitmektedir.


Bu gün yeryüzünde en çok tartışılan konulardan bir tanesi açlık, yetersiz beslenme konusudur. Ülkemizde de; yardıma muhtaç, binlerce insan bulunmaktadır. Yani çöpe attığımız ekmek, Ülkemizdeki yoksulları besler...

Dünya nimetleri insanoğluna yetiyor mu, yetmiyor mu? Ya da; Dünya üzerindeki dengesiz dağılımdan dolayı birileri nimetler içinde yüzerken, birileri açlıktan mı kırılıyor? Doğal olarak dünya nimetlerinin bu dünyaya yetmediğini söylemeye gerek yoktur. Ancak, bu dağılımı kendilerinin lehine çeviren bir sistem var. Tamamı ile; dünya nimetlerinin tamamının kendilerinin hizmetine sunulduğunu zanneden güçler; karşısındakilere yaşama hakkı tanımadıkları gibi, ellerindeki var olan tüm nimetleri de almak istiyorlar. Az gelişmiş ülkelerin aksine, gelişmekte olan veya gelişmiş ülkelerde; insanlara zayıflama ve kilo verme, adı altında oluşan terapiler önerilmektedir. Yani çok yiyerek aldığımız kiloları, geri verme yöntemleri. Üstelik bu uğurda oluşmuş, bir rant sektörü mevcut. Hale bakın, birileri açlıkla sınanırken, birleri toklukla imtihan edilmektedir.

Dünya insanının bir çoğu çeşitli nedenlerle; açlıktan ölmektedir. Kimileri ise; fazladan aldıkları kiloları vermenin derdine düşmektedirler.

Bazı anlayışsız yorumlarda İnsanlar, Kendi yaptıkları yanlışlara bakmadan, hatalarını görmeden; kendilerine göre bir   yaygara ekliyorlar. Dünya nüfusu hızla artmaktadır. O nedenle insanlar yiyecek sıkıntıları çekmektedirler. Bu yaygaralarına bir de edepsizlik ekliyorlar. Allah'ın yarattığı kullarının rızkını vereceği ilahi emri ile; alay edercesine onun öyle olmadığını ispata çalışıyorlar. Kendileri haksız mal edinme, birilerinin rızıklarını çalma, israfın zirvesine çıkma gibi, yaptıkları yanlışları görmeden; yanlışı başka yerlerde aramaya çalışıyorlar. Kamuoyunu böyle yönlendirme çabası içerisindedirler. 

Son yapılan bir araştırma da Dünya üzerindeki eldeki parmaklar kadar, sayısı olan aileler; Dünyadaki yaklaşık  5, milyar insanın mal varlığına sahip olarak, görünmektedir. İşte Dünyanın gerçek felaketi budur. O insanlar da, her alanda bu nüfuzlarını kullanarak, var olan dengenin kendi aleyhlerine bozulmaması için; ellerinden geleni yapmaktadırlar. Kısacası Dünyanın efendisi olma, konumundan kurtulmak istemiyorlar.

Bunun adı resmen hırsızlıktır. Hırsızlık, işlevini yapan adamın zaten insan hakkından falan bahsetmesine gerek yoktur. Sadece yeri geldiği zaman gevezeliklerini yapmaya çalışırlar. Utanmadan dünya nimetlerinin; İnsanları beslemeye yetmediğini savunmaya çalışırlar.

Sadece Ülkemizdeki büyük şehirlerimizde çöpe atılan yiyecekler; bir Afrika ülkesini beslemeye yeter. Soframızdaki nimetlerin her kırıntısı için, Afrika ülkelerinden herhangi birisinde milyonlarca insanın ihtiyacı olduğunu unutmamak lazım.  O derece şükürden uzak olarak yaşıyoruz ki; bir gün Yaratanın bizleri öyle sınavdan geçirmeyeceğine dair, sanki elimizde bir belge vardır. Ancak, azıcık yağmur yağmayıp, kuraklık ihtimali olunca; debeleniyoruz. Kar, fazla yağınca; şikayetleniyoruz. Neden? rahat hayata alıştık da; ondan, olsa gerektir.

İsraf davranışları ne örfümüze, ne Dini inançlarımıza ve ne de Milli geleneğimize yakışıyor. İnsanların açlıkları üzerine hiç bir zaman mutluluklar inşa edilmemiştir. O tür yapılan yapılanmaların hepsi çürüktür. Hele, hele bir de buna zulüm yapılarak insanların ellerindeki yiyecekleri çalınıyorsa; o daha tehlikelidir. Çünkü, Tarihte zulümle, hırsızlıkla hiçbir şey; abat olmamıştır. Kendi sofrasındaki zenginlikleri görmeyip, başkasının sofrasındaki nimetleri çalmaya, yok etmeye çalışan hiç bir zihniyet yaşamamıştır, yaşamayacaktır.

Soframızdakilerin kıymetini bilerek şükredelim. Şiddetle israftan kaçınalım. Başkalarının malına göz dikmeyelim. Hakkımız ne ise; ona razı olalım. Unutmayalım ki bir gün bu yaptıklarımızın tamamından sorgulanacağız. Eğer soframızda fazla yiyeceğimiz var ise; onları da; birileri ile paylaşalım ki; onların da gözü, bizim yediklerimizde olmasın. Bütün bunlara karşılık bize bu nimetleri veren, açlık gibi zor bir sınavla bizleri denemediği için; Rabbimize şükredelim. Şükredelim ki; Allah da bize verdiği nimetleri artırsın. Hem kendimiz, hem de; etrafımızdakiler bu nimetlerden istifade etsinler.

Şunu unutmayalım şükretmesini bilmeyen toplumlar, daha büyük şeylerle sınava tabi olmaktadırlar. Allah, bizi o tür imtihanlardan korusun. Şükreden toplumlardan olmamızı sağlasın.

Peki yeterince şükrediyor muyuz? Asıl sorun burada, yatmaktadır...