Orhan ARSLAN /Eğitimci -Yazar


HAYATA MADDİ AÇIDAN BAKIŞIMIZ VE AHLAKİ DEĞERLERİMİZ

Bütün çabamızla, daha fazla maddi imkana sahip olarak; sözde refah, mutluluk, huzur, içerisinde yaşamayı hedeflemişizdir. Sanki, maddi imkanlarımız genişleyince; saydığımız kavramlar, gelip hayatımızın baş köşesinde yerlerini alacaklardır.


HAYATA MADDİ  AÇIDAN  BAKIŞIMIZ  VE   AHLAKİ DEĞERLERİMİZ

Bütün çabamızla, daha fazla maddi imkana sahip olarak; sözde refah, mutluluk, huzur, içerisinde yaşamayı hedeflemişizdir. Sanki, maddi imkanlarımız genişleyince; saydığımız kavramlar, gelip hayatımızın baş köşesinde yerlerini alacaklardır.

Asırlardan beri; yapılan bu hata, kendisini bir doğal felaket gibi hatırlatarak; zaman, zaman; insanoğluna yaptığı yanlışı hatırlatmak adına; felaketler zinciri olarak ortaya çıkmıştır. İstenmeyen, arzu edilmeyen; binlerce ahlak yoksunu olay, tüm gerçekliği ile sahnede yerini almaktadır. Ona paralel olarak, şiddet, kıskançlık, çekememek, iftira, yalan söyleme, cinayet v.s. almış, başını gidiyor. Tüm Dünya finansal gurupları, insanları maddi açıdan doyurmanın derdine düşmektedir. Bu uğurda milyarlarca harcamalar, yapılmaktadır. Amaç, bellidir. İnsanoğlunu maddi açıdan, zengin etmektir. Nedense; ahlaki davranışların önemi, hep arka planlarda kalmıştır. İnsanın bu yönü hep unutulmuş, ihmal edilmiştir. Sonuç; çok kötü bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bir nevi, insanlara; sizler beni nasıl ihmal edersiniz? Gibi, kendini hatırlatmaktadır. Eğer, ihmal ederseniz; başınıza bu olumsuzluklar, gelir, der gibi; haykırmaktadır. Kimi, insanlar; bu çığlığın her sedasını bedenlerinin zerrelerinde hissederek irkilmektedirler. Bazı insanlar ise; bu çığlığı duymamaktadırlar, duymamak için ellerinden gelen her şeyi yapmaktadırlar.  Üzerimize, sağanak şeklinde yağmur gibi; ahlaksızlık, sağanak halinde yağmaktadır. Çığlığı bedenlerinin zerrelerinde hissedenler; Etraflarına bakarak, Ne oluyor? Bize, diye sorgulama yapmaktadırlar. Kendilerince çözüm üretme çabası içerisine girmektedirler. Onlara göre; her alanda ahlakın yaşanabilir olarak hayata geçmesi gerekmektedir. Toplumun her kademesinin böyle bir duruma ihtiyacımız vardır. Öncelikle eğitim kurumlarında yıllardan beri; ihmal edilen ahlaki davranışların tanıtımının yapılarak; hayata uygulanabilir hale getirilme çabalarının olmayışı; her alanda ahlaki çöküntüyü beraber getirmiştir. Tespitlerinde bulunmaktadırlar. Bu konuda; Yüce peygamberin mesajında açıkça belirttiği üzere kendisinin güzel ahlakı yaşanabilir, olarak tamamlanması için; gönderildiğini söylemini hatırlatmaktadırlar. Eğitim kurumlarımız; gelecek nesilleri, sadece hayatın maddi tarafını kazanmak adına; planlanmış, bir mekanizma gibi, çalışmaktadır.
İnsanımız bugün her alanda çeşitli yakınmalarda bulunmaktadır. Bu yakınmaların temeline baktığımız zaman; Ahlaki öğretilerin olmadığını, insanlarımız tarafından terk edildiğini görmek için; fazla çabaya gerek yoktur. Çevremizdeki her davranışın içerisinde olması gereken, Ahlaki kurallarını terk etmemiz sosyal açıdan bize büyük darbeler vurmuştur. Sahtekarlıktan, hırsızlıktan, aldatmadan, şiddetten, çalmadan, çırpmadan, zevk alan insan durumuna gelmekteyiz. Ahlaksızlığı tercih etmenin hayatımızdaki yansımalarıdır. Yukarıda birkaç maddesini sıraladığımız olumsuzluklar, Bütün bunlara bağlı olarak; huzursuzluk, barış ortamının yok olması, insanlar arasındaki insani değerleri yitirmemiz, başımıza gelen örnekleri teşkil etmektedir. Bunun böyle olmasında; hem kişisel olarak, hem de kurumsal olarak eksikliklerimiz olduğu fikrini taşımaktayım. Başka bir deyişle; her alanda yaptığımızı zannettiğimiz, mesafe kazanma girişimlerinin ahlaki değerlerle bezenmediği zaman; bir anlamı olmadığını tecrübe ettik. Bu tecrübe edinme üzülerek söyleyelim ki; acı olaylarla olmaktadır.
Doğrudur insanoğlu bilim ve teknolojide mesafe kat etmiştir. Ancak, bunun paralelindeki olumsuzlukların; hayatın içerisinde ahlakın olmadığından, zirveye doğru tırmandığı bir durumu yaşamaktadır. İnsanlar arasındaki tüm değerler kaybolmaya başlamıştır. Hangisini yazalım vefa, güven, dostluk, yardımlaşma, paylaşma, dayanışma, acıyı ve sevinci beraber hissetme, eşler arasında bile güvensizlik, Aile içi geçimsizlikler ve yanlışlıklar… sayamadığımız onlarca kavram… Eğer her alanda; insana sadece yarar, kişisel menfaat, düşüncesini yerleştirerek, hep kazan, ne olursa olsun, hangi şartlarda olursa; durmadan kazanma fikrinin ortaya çıkardığı sonuçlardır. Bu anlamda bazı düşünürlerin belirttiği gibi, Müslüman olan insanın, başkasından güçlü olmak için; onun önüne geçmesi için, her türlü yolu deneyerek; zengin olma ve kuvvetli olma çabalarını doğru bulmuyorum Neden? Çünkü hızlı hareket etmek beraberinde; ahlaki değerler de olmayınca; yanlışlığı, kul hakkını, doyumsuzluğu, adaletsizliği, getirmektedir. Böyle bir ilerleyiş ve yükselişin sıhhatli olması için Ahlaki değerlerle donatılmış olması gerekir. Yoksa insanlar yükseldikçe daha çok hatalar yapabilirler.
Tüm ilişkilerimizde Ahlak belirleyici olmak zorundadır. İşte o zaman insanlar arasındaki bir, çok tartışma ve eleştirme konuları, kendiliğinden ortadan kalkar. Sanki davranışlarınızı kontrol eden bir denetleyici gibi; Ahlakın sürekli hayatınızın içerisinde olması sizi sonuçta güvenilir, az hata yapan ve etrafında sevilen insan olarak; kabul edilen bir, birey yapacaktır. Böyle bireylerden meydana gelen insan topluluklarında da; daha az yanlışlar yaşanabilir hale gelir. İşte istenen sonuç da budur.
O halde özlenen toplum hayalimizi gerçekleştirmek için her alanda tüm değer yargılarımızla beslenmiş olan; Ahlak kavramını yaşayalım ve yaşatalım. Örnek davranışlarla kendimizden sonraki nesillere, yaşatalım. Unutmayalım, Ahlak kavramının temel dayanağı inançtır. Allah`a inanan, o imanı yüreğinde hisseden insanlar; ahlaklı olarak yaşamak zorundadırlar. Allah`a inanan, bir insanın ahlaksızlığı; inancının zayıflığının gereğidir. En kısa zamanda; kendisini sorgulaması gerekir. Daha huzurlu, daha barış içerisinde bir ortam ve insanlar arasında güvenin yaygın olduğu daha ahlaklı günlere… Böyle bir ortam neden zor olsun ki? Sadece kendimizden başlayarak, kolay hale getirebiliriz