İdris YAVUZ /Gazeteci Yazar


HAK AŞIĞI BEHLÜL DANA

Behlül-Dana Abbasi halifesi Harun Reşid’in zamanında yaşamış ve dönemin büyü âlimlerinden hadîs dersleri teshil etmiştir. Harun Reşit’in itimadını ve güvenini kazanmış, koruması altına alınmıştır.


Behlül Dânâ Hak âşığı bir zattır. Kûfe’lidir ve doğum tarihi belli değil, 805 senesi Bağdat’ta vefat etmiş. Mezarı Dicle kenarında metfundur.

Onun ibretli ve hikmetli sözleri Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde, Anadolu topraklarında yaygın bir şekilde her ortamda zevkle anlatıla gelmiştir. 

Türk Dil Kurumuna göre; Behlül kelimesi; aklını yitirmiş olan mecnun, deli demektir. Yâda davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgın anlamındadır

Mecnun kelimesi; Kara sevdaya tutulmuş, aşkı yüzünden aklını kaybetmiş,  İlahi aşkın cezbesine kapılmış, dünyadan elini eteğini çekmiştir.

Fuzuli tarafından kaleme alınan Leyla ile Mecnun mesnevisinde, Mecnun, ilahi aşkı ve ahiret özlemini simgeler.

Bu konuda Yunus Emre İse;
“Ben bir deli divaneyim. Aklım dayar olmaz bana” diyor
Dana kelimesi: Bilgili, bilen, malûmatlı âlim demektir

Cüneyd-i Bağdadi şöyle ifade eder; “Allah’ın velisi ile Allah’ın delisi arasında bir soğan zarı kadar fark vardır. Kim veli, kim deli sizler anlamazsınız.’’ diyor.

Onun menkıbelerinden bir örnek vermek istiyorum;

Behlül-Dana; “Memleketin bir köşesinde, bir mazlum zulme uğrasa, bundan bütün mahalleler rahatsız olur” sözünü sürekli dile getirdiği için ondan rahatsız olanar Behlül’ü Hârûn Reşîd’e gidip şikâyette bulunurlar.

“Sultanım, bizim yaptıklarımızın ona ne zararı var? Bizi kendi hâlimize bıraksın, her koyun kendi bacağından asılır” derler. 

Bunun üzerine Hârûn Reşîd, Behlül Dânâ’yı çağırtıp onu uyarır.
Behlül Dânâ hiç sesini çıkarmadan sarayı terk eder, pazardan iki koyun alıp keser, bacaklarından sokakların köşe başlarına asar. Bunu gören halk alay ederek; “Delidir, ne yaparsa yeridir, onda başka ne beklenir.” Derler.

Bu olaydan kısa bir süre sonra, asılan etler kokar, bundan bütün mahalleli rahatsız olur. Aynı kişiler tekrar Hârûn Reşîd’e gidip, durumu anlattılar. O,  da Behlül Dânâ’yı çağırtıp, bunu neden yaptığını sorar:

“Efendim; bir kötünün herkese nasıl zararı verdiğini herhalde anladılar. Ben bir şey yapmadım, her koyunun kendi bacağından asıldığını onlara gösterdim.” diye cevap verir.

Hz. Behlül bir gün Hârûn Reşîd'in taht odasını boş buldu ve çıkıp tahta oturuverdi. Bunu gören askerler onu kamçı ile dövmeye başladılar. Askerler vurdukça o:“Vah Hârûn Reşîd. Vah Hârûn Reşîd!” diyordu.

O esnâda halîfe geldi ve . Askerleri uzaklaştırdıktan sonra:“Ey Behlül! Bu ne hâl?” diye sordu. Behlül:
“Senin için ağlıyorum. Burada tahtı boş bulup bir an oturdum. Bu kadar kırbaç yedim. Sen ise senelerdir bu tahtın üzerinde oturuyorsun. Hâlin ne olur diye düşündüm

Hârûn Reşîd:“Peki ne yapmam lâzım?” dedi.

Behlül:“Mademki bu yükün altına girdin. Zulme meyletme. Adalet üzere ol. Böylece tahtında otur” buyurdu.