İdris YAVUZ /Gazeteci Yazar


GÖNÜLLER SULTANI HACI BAYRÂM-I VELÎ

Ahmed Yesevî, Anadolu’yu Türkleştirmek, İslamlaştırmak için Alperenlerini, 12. YY ortalarında Anadolu’ya göndermiştir. Evliyâ Çelebi Seyahatnamesi’nde belirtilen alperenlerden bir kısmı şöyledir:


 

Rumeli’de Sarı Saltuk, Deliorman’da Demirci Baba, Merzifon’da Pir Dede, Bursa’da Geyikli Baba, Abdal Musa, İstanbul Unkapanı’nda Horos Dede, Yozgat’ta Emir Çin Osman, Tokat’ta Gıj-Gıj Dede, Zile’de Şeyh Nusret, Nevşehir’de Hacı Bektaş-ı Veli, Amasya’da Baba İlyas, Konya’da Mevlâna 1071 tarihinden önce Anadolu’yu manen fethe hazırlamışlardır.

Ancak, daha sonra Ahmet Yesevî’den etkilenenler arasında ise Şeyh Edebali, Somuncu Baba, Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veli’yi zikretmek gerekir.

Dünyanın en uzun ömürlü devleti olan Osmanlı İmparatorluğu’nu altı yüzyıl ayakta tutan her güçlü sultanın arkasında Ahmet Yesevi ekolünden manevi liderleri görmekteyiz. Hacı Bayram-ı Veli de işte bunlardan biridir.

Hacı Bayram-ı Veli, Oğuz Türkmen soyundan bir ailenin çocuğudur. Ankara’nın Çubuk Solfasol köyünde doğmuştur.

Hacı Bayrâm-ı Velî, Somuncu Baba’nın mürididir. Anadolu’da dil ve kültür birliğinin sağlanması için Türkçe eserler yazılmasına da öncü olmuştur.

Fatih’in babası Sultan II. Murad Han, Hacı Bayram-ı Veli’yi Edirne’ye davet edip ona fevkalade hürmet göstermiştir. Ondan nasihat isteyince:

– Sultanım, halkını iyi tanı ve onlara ikramda bulun! Yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster, fesatçılardan uzak dur! Kimseyi küçümseyip hafife alma, sırrını kimseye açma! Güvenmediğin kimselerle dostluk kurma! Düşünmeden karar verme! Herkese güven ver, muhtaçların ihtiyaçlarını gider. Halka müsamaha göster, der.

Bu dönemde Anadolu’da siyasi karışıklıklar hat safhadadır. Hacı Bayram-ı Veli Anadolu Türk birliğinin yeniden güçlenmesi için çaba sarf etmiştir. Sultan II. Murat, Hacı Bayram-ı Velî’yi Edirne’deki sarayına çağırmış, o da 1421 yılının Temmuz ayında Edirne’ye gitmiştir. Bu buluşma Sultan II. Murad’ın takdirini kazanmasına vesile olmuştur. Edirne Eski Cami’de vaaz vermesini rica etmiş, sultan onun adına vakıflar kurdurarak iltifat etmiştir.

Hacı Bayram-ı Velî¸ Orta Asya’dan gelen Türk göçerlerin yerleşik hayata geçmesini sağlamış¸ böylece Anadolu’da Türk birliğinin kurulmasında önemli bir rol oynamıştır.

Akşemseddin Osmancık’ta müderris iken Hacı Bayram-ı Veli’nin namını duyar ve ona talebe olmak için Ankara’ya gelir. Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin çarşı, pazar dolaşıp halktan para topladığını görünce:

– Ya hu Evliya halka avuç açar mı? Buralara boşuna gelmişim.” der.

Daha sonra Zeynüddin Hafi Hazretlerine öğrenci olmak için Halep’e doğru yola çıkar. Halep’e yaklaştığı sırada bir rüya görür. Rüyasında boynunda bir zincir takılmış, zorla Ankara’da bulunan Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin eşiğine çekilmektedir. Zincirin ucu da Hacı Bayram-ı Veli’nin elindedir. Bu rüya üzerine hata yaptığını anlar ve Ankara’ya döner. Hacı Bayram-ı Veli öğrencileriyle tarlada burçak hasadıyla meşguldür.

Öğle vakti namazlar kılınır, yemekler hazırlanır, sofralar kurulur, herkes sofraya oturur. Ancak Akşemseddin’e buyur diyen olmaz. O da bir köşeye çekilir ve bekler. Çok geçmeden köpeklere de yiyecek verilir, ama O’na yine bir şey ikram edilmez. Akşemseddin de köpeklerle beraber yemek yemek üzere yere diz çökünce Hacı Bayram-ı Veli onu sofrasına çağırır. Çünkü gurur sınavını başarıyla geçmiştir. Sofraya oturunca:

– Zincirle zorla gelen misafirin ağırlanması, işte böyle olur, der.

Akşemseddin Hazretleri bundan sonra hocasının yanından hiçbir zaman ayrılmaz.

2. Murad Edirne’de bulunan Eski Camii Kürsünde vaaz veren Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerine hürmeten kürsüyü kapalı tutmuş, (bugün bile kapalıdır) ve kimse çıkıp vaaz verememiştir. Kürsünün üzerinde: “Burası Hacı Bayram-ı Veli Hz.nin makamıdır.” yazısı bulunmaktadır.

Rivayete göre Sultan I. Ahmet Edirne’ye gelir, camiyi gezer. Kürsünün neden kapalı olduğunu sorar, durumu anlatırlar. Cuma günü kürsüde vaaz vereceğini söyler, kürsünün açılmasını emreder. Kendisine bu geleneğin bozmaması hatırlatılır. Ancak dinlemez kürsüye çıkar, besmele çekip vaaza başlamak ister ancak dili tutulur. Sultan Ahmet bu işe hem şaşırır hem de pişman olup kürsüden iner. O günden sonra kürsüye vaaz için kimse çıkmaz.

Hacı Bayram-ı Veli yine Edirne’ye davet edilir. Sultan II. Murad’la ilk görüşmesi sırasında vezir şeyhi kıskanır ve bir şerbet kâsesinin içerisine kuvvetli bir zehir koyar. Daha sonra bu kâseyi içmesi için Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerine ikram eder. Hacı Bayram-ı Veli kâseyi alır, besmele çeker ve “Bunu biz içelim zararı sahibine olsun!” diyerek üç yudumda şerbeti içer. Vezir sanki kendi koyduğu zehri içmiş gibi olur, yere düşer ve ruhunu teslim eder.

Sultan II. Murad Han, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri ile Edirne’de bulunduğu süre içinde “Kostantiniyye mutlaka fethedilecektir. O’nu fetheden kumandan ne güzel kumandan, fetheden asker ne güzel askerdir.” hadis-i şerifine erişmek ister.

Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri beşikte yatmakta olan bebeği işaret ederek “İstanbul’u almak bu çocuk ve Akşemseddin’e nasip olacak.” müjdesini verir. Sultan II. Murad Han bu büyük müjdeyi alınca çok sevinir.

Hacı Bayrâm-ı Velî’ye büyük saygı gösteren II. Murad, “onun müritlerinden vergi alınmasın, askerlikten muaf osun” diye emir verir. Bunun üzerine vergi vermemek için müritlerin sayısı artar. Böylece Ankara’dan vergi alınamaz hâle gelinir. Kimden vergi istense o kişi “Ben Hacı Bayrâm-ı Velî’nin müridiyim.”der. Bu durum Sultan II. Murad’a bildirilir. Sultan, Hacı Bayrâm-ı Velî’ye bir mektup göndererek gerçek müritlerinin sayısını ister.

Bunun üzerine Hacı Bayram Hazretleri, bütün müritlerine bir yerde toplanmaları için haber salar. Bir çadır kurdurtur ve içine önceden birkaç koyun koydurur, müritleri çadırın kurulduğu alanda toplar. Kalabalığa sorar:

– Beni seviyor musunuz?

– Elbette seviyoruz,

– Peki, benim için canınızı feda eder misiniz?

– Elbette canımız sana ve senin yoluna feda olsun, derler.

– Bana inanan bir kişi çıksın onu kurban edip cennete göndereceğim.

Müritlerden ses çıkmaz. Nihâyet bir kişi öne çıkarak “Canım sana feda olsun!” der ve çadıra girer. Ardından da biri kadın, iki derviş daha çadıra gelir. Önceden hazırlanan koyunlardan biri kesilir. Akan kanlar çadırın dışına çıkmaya başlayınca girenler gerçekten de kurban edildi diye müritler oradan hızla uzaklaşırlar.

Böylece Hacı Bayram-ı Velî “Sultanım gerçek müritlerimin sayısını tespit ettim, bunların tamamı üç kişiden ibarettir.” der.

Hacı Bayramı Veli 1430 yılında Ankara’da vefat etmiştir. Cenaze namazını Akşemseddin Hazretleri kıldırmıştır.

Kitabesinde yazılı olarak: “Eğer dünyada bir kişi ebedi olarak kalacak olsaydı Allah’ın Resulü olurdu.” buyurdular. Mekânı Cennet olsun.