Orhan ARSLAN /Eğitimci -Yazar


BACASIZ FABRİKAYA SAHİP ÇIKINIZ

Ülkemizin değişik illerindeki, Üniversiteler; bacasız fabrika olarak, yorumlanmaktadır. Şehrin esnafı, Ekonomik anlamda yararlanmak için, ellerinden gelen çabayı göstermektedirler. Binlerce öğrencinin, bulundukları şehre; ekonomik katkı sağlayacağı, bir g


BACASIZ FABRİKAYA SAHİP ÇIKINIZ

Ülkemizin değişik illerindeki, Üniversiteler; bacasız fabrika olarak, yorumlanmaktadır. Şehrin esnafı, Ekonomik anlamda yararlanmak için, ellerinden gelen çabayı göstermektedirler. Binlerce öğrencinin, bulundukları şehre; ekonomik katkı sağlayacağı, bir gerçektir. Bu durumdan, istifade etmek; gerekir.

Üniversite öğrencilerinin bu katkısı göz önünde bulundurulurken, Üniversiteye yeni öğrencilerin kazandırılması için; neler yapılması gerektiğine dair, çalışmalar yapılmalıdır.

Burada resmi yetkililere düşen görevler vardır. Esnafa ve ticaret erbabına düşen görevler vardır. Bunların birbirini tamamlaması gerekir.

Esnafa düşen görevlerin başında; iyi ve güzel hizmet başı çeker, Güler yüz ve tatlı dil, vazgeçilmez olmalıdır. Bu konuda yerel basında; zaman, zaman esnafımızın şikayetlerini okuyoruz.

Resmi yetkililer açısından; Bunların başında, Üniversitenin eğitim-öğretim durumu göz önünde bulundurulmaktadır. Öğrencinin tercihinde, öncelik; Üniversitenin başarı durumudur. Son açıklanan veriler; Ülkemizin en eski Üniversitesi olmasına rağmen; tatmin edici değildir. Yeni açılan bölümler, yeteri kadar öğretim görevlisi ile; hizmet vermelidir. Uluslararası değerlendirmelerde; öne çıkması gerekir.

Üniversite yeni yönetiminin bu konuda öğrencilerin daha çok tercih yapabileceği bir Üniversite olması konusunda, üzerine düşen görevi yapacağına inanıyorum. Gerek öğretim kadrosu, gerek kalite ve başarı açısından yeni bir heyecan, yeni bir çabanın olması gerektiğine inanıyorum. Kısır çekişmelerden uzak, ilim yuvası olması gerektiğine, inanıyorum. Küçük hesaplar değil; büyük atılımların yapılması gerektiğine inanıyorum.

Görünen o ki; yurt çalışmaları, hızlı bir şekilde devam etmektedir. Barınma ihtiyacı; öğrenci için, önceliklidir.

Üniversitenin kontenjanlarının ilk sıralarında tercih edilmeyişinin onlarca nedeni olabilir. Biz onların üzerinde durmak istemiyoruz. Sayısal olarak öğrenci sayısının yerleştirilmesi, yerleşen çocukların her türlü fiziki şartlara haiz bir şehir bulmalarıdır. Bu anlamda Üniversite yönetimi ve şehrin yöneticileri, sivil toplum örgütleri üzerlerine düşen görevi; yapmalıdırlar. Her şeyden önemlisi beraber hareket ederek, birbirlerine yardımcı olmak durumundadırlar.

İş sıkıntısı olduğu söylenen şehrimizde;

Toplumumuz hem işsizlikten, hem iş bulamamaktan şikayetçi olmaktadır. Ancak, tamamen tüketime yönelik olan; Üniversite öğrencisinin ve buna bağlı olarak; orada bulunan personelden; ekonomik olarak, yeteri kadar yararlanamamaktadır. Bu tüketim toplumundan, yeteri kadar istifade etme yolunu tercih etmelidir. Örneğin, esnaf kardeşlerimiz daha kaliteli, insana hizmet merkezli mekanlar oluşturmalıdır. Sosyal ilişkiler, insani ilişkiler bu anlamda öne çıkmaktadır. Bazen insanlara gösterilecek bir güler yüz bile; çok önemli katkı sağlar.

Unutmayalım, insanlar bir şehre gittiğinde; ilk karşılaştığı şeyleri, ilk karşılaştığı insanı, ilk manzarayı, ilk olayı kolay, kolay unutamaz. Örneğin okullar açıkken Üniversite duraklarındaki öğrenci taşıma işlemi tam bir felaket.  Araç sayısı yetersizse, onu artırabilirsiniz. Yahut okulun başlangıç  ve bitiş saatindeki araç sayısını artırabilirsiniz. 

Bu örneği şunun için anlattım. Üniversitemizin tercih edilmeyişinin onlarca nedeni varsa; bunun tamamı Üniversitenin konumu ile, ilgili değildir. Herkes kendisi benim adıma bu alandaki sorumluluk nedir? Ben nasıl katkıda bulunabilirim, gibi sokaktaki insandan, en yetkili insana kadar kafasında, bu düşünceyi oluşturup çare üretmez ise; bir şeylerden veya birilerinden şikayetçi olmak, bize bir şey kazandırmaz. Farkında olmadan kendi ayağımıza baltayı vurmuş oluruz. Nihayetinde olay gelip buraya dayanır. Birilerini sevmiyoruz diye; belli kurumların hedef alınması da bize katkı sağlamaz. Önce toplumun yararı, sonra kişisel yararımız, diye; olaya bakarsak, daha garantili olur sanıyorum. Doğru olan da budur.

Ortada bir gerçek var o da; öğrenci kapasitesinin  İstenilenden az, artırılmış olmasıdır. Yıllarca,  Anadolu´ nun değişik yerlerinde  yeni açılan Üniversitelerin öğrenci sayılarının; bizden fazla olmasına üzülmedik mi?   O halde bu konuda benim ne yapmam gerekiyor? diye düşünmemiz, lazımdır.  Bu alanda bana da bir görev düşüyor mu? diye kendi kendimizi sorgulamamız lazım.

Öğrencilerin devam ettiği kafe ve lokantaların bir kısmında fiyatlar büyük şehirlerin ayarında ise; bizim bir şeyleri sorgulamamız gerekmez mi?  Büyük şehirde bile; ucuz çorba imkanı var iken; şehrimizde yüksek fiyatlarla, bu imkanın sunulmasından, hoşnut değiliz. 

Bize düşen elimize bir fırsat geçince; bunu en iyi şekilde değerlendirmektir. İleriye bakmak gerekir. Yan taraflara bakarak yanımızdakileri eleştirmek, birinci önceliğimiz olursa; ileriye gitme işimiz, yavaşlayacaktır. Hızımızı düşürecektir. 

Üniversite yönetiminin şehirle birlikteliği sağlayarak, bacasız fabrika olarak değerlendirilen; bu imkandan en fazlasıyla yararlanması açısından birbirlerine yardımcı olacakları inancını taşıyorum.  Şehri yönetenlerin bu anlamda birbirlerine destek vermeleri gerekir.

Serbest esnafımıza, ticaret erbabına ve de; şehrimiz insanına; bu konuda görevler düşmektedir.  Yeni kayıt olan Her öğrenci için; yeni bir iş yeri, yeni bir iş, sloganı ile; hareket etmemiz gerekir. Başarını sırrı buradadır.

 Bacasız fabrikadan yeteri kadar yararlandığımız, söylenemez...

Bu düşüncelerle, ikinci Üniversite girişiminin, hayata geçmesini yürekten diliyorum...