İdris YAVUZ /Gazeteci Yazar


ARTIK SİYASET SEVİMSİZ HALE GELDİ

Çarşıda, pazarda vatandaş’ın derdi geçim, siyasetçiler ise seçim diyorlar. TV ekranlarında, sosyal medyada muhataplarına ağza alınmadık sözler sarf etmelerinden bu millet bıktı artık.


Atatürk diyor ki; “Millete efendilik yoktur. Hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.” (1921) demektedir.

Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy;

 "Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez.

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.

Sen, ben desin efrat, aradan vahdeti kaldır.

Millet için, işte kıyamet o zamandır.” derken

Kuran’ı Kerim’in Enfal suresi 46. Ayetinde ise;

Birbirinizle çekişmeyin. Sonra zaafa düşüp zayıflarsınız. Bir de sabredin. Kuşkusuz Allah, sabredenlerle beraberdir” buyruluyor.

Ülkesini seven İktidar ve muhalefet partileri, milli çıkarlar söz konusu olduğunda duygusallığa, siyasi rant’a asla yer vermemelidir.

Birbirini anlayan, dinleyen, mutluluk ve sevinçte beraber olan toplumlar huzurlu olurlar.

Eskiden beri Devletimizi yok etmek, milletimizi parçalayıp birbirine düşürmek ve bu topraklardan çıkarmak için her türlü oyunu tezgâhlayan dış güçler olmuştur. Bu oyunlar her defasında bozulmuştur.

Çanakkale bunun en güzel örneğidir. Merhum Akif’in; “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela” diyerek tarif ettiği Türk düşmanlarına şanlı ecdadımız geçit vermemiştir.

Hz. Muhammed(s.a.v.) buyurdular ki:"Sakın şüpheye yer vermeyin. Zira şüphe, sözlerin en yalanıdır. Hasetlik yapıp birbirinize sırt çevirmeyin. Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.” (Müslim, 9. IV, 1975)

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve aziz milletimiz hiçbir kimsenin ihtiraslarına kurban edilmeyecek kadar önemli bir konuma sahiptir.

Alpaslan Türkeş; “İnsanlar; yoksulluğa, açlığa, susuzluğa tahammül ederler. Fakat adaletsizliğe, hor görülmeye, aşağılanmaya ASLA  izin vermezler. Bozgunculuğa, tembelliğe, ahlaksızlığa, cehalete, yalancılığa karşı büyük bir savaş yapılmalıdır” düşüncesini savunmaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk;“Sıradan politikalarla, bu milleti ayrıştırmak ihanettir. Siyasetçiler, halk için yaptıklarının hesabını vermelidir. Aksi takdirde huzursuzluğun kaynağı bitmez.” diyor. (1923)

Aslında siyasetçilerin rolü milletin problemlerini çözmek, güven duygusunu arttırmak asgari müştereklerde ittifak etmeliler ve bu ülke için taşın altına ellerini koymalıdır. Halkın eksiklerini görüp gözetmelidirler.

Bir dönemin renkli siyasi kişiliği ile tanınan Osman Bölükbaşı, halktan uzak, siyasi hırs, ikbal ve çıkar peşinde koşanları eleştirip onları,“şer kaynağı” olarak göstermiştir. Onun bu sözlerinden bazılarını paylaşmak istiyorum;

“Bu devirde akşam nikâhları üzerine yemin edip sabah sözlerinden dönebilecek insan çoktur”

 “Zengini hayırsız evlat, memuru süslü avrat, siyasetçiyi kuru inat batırır, eğitim cehaleti alır, eşeklik baki kalır.”

 “Adam olan oturduğu sandalyeden şeref almaz, ona şeref verir. Adam vardır kırık sandalyede bir Fatih, bir Kanuni gibi oturur. Adam vardır en parlak sandalyede bir yığın saman gibi oturur.”

Para da insanlar gibidir. Kimden iltifat görürse onda toplanır. Ben hiç yüz vermediğim için gelen gitti, gelen gitti. Tıpkı politikadaki vefasız talebelerim gibi.”

Bölükbaşı Kızılay’da dolmuş durağında beklerken kendini tanıyan bir vatandaşın;

-Siz de mi dolmuş kuyruğunda sıra bekliyorsunuz?”

-Ne yapalım yavrum zamanında cebimizi doldurmadık şimdi dolmuşu dolduruyoruz.

 “Kimse Türk milletine tepeden bakmasın, memleketi bir vakıf, kendisini de mütevelli sanmasın.

Siyasi hayatta vefa ve sadakat, karaborsada bile bulunmayan bir metaya döndü.”

Bir Meclis tartışmasında ‘sen erkek misin?’ diye soran bir milletvekiline, ‘Ben erkekliğimin zekâtını versem, sen bile erkek olurdun’.

“Hasmın güllesi tesir etmez, ama dostun bir fiskesi yıkar beni.”

 “Düğünü biz yapıyoruz, gerdeğe başkası ile giriyorlar.” (Bölükbaşı’nın partisinde seçilip, sonradan başka partilere geçenler için)

“Bizim kümeste tavuk çok ama hep başkalarının folluğuna yumurtluyorlar.”

Bu millet Bölükbaşı’yı alkışladı; İnönü’yü karşıladı; oylarını Menderes’e verdi.” (Doğru söylüyorsun diyen kalabalıklara):”Ben doğruyum ama ne çare, ah birde sizi doğru yola getirebilseydim, harmanı bol ,tanesi az milletim.” Diye dert yandı.

Osman Bölükbaşı, henüz 20 günlük olan, oğlu Deniz Bölükbaşı'na vasiyet ediyor: "Bu memleketin pisliğini az su temizlemez diye ismini Deniz koydum. Ben geri gelmezsem, göreyim bu pisliği sen temizle" diye öğütledi

Eh ne diyelim! Bu millet bunca zamandır, iktidar ve muhalefette olanların bol keseden vaatlerine itibar ettiler ama hiçbir şey değişmedi. Aynı tas, aynı hamam