Orhan ARSLAN /Eğitimci -Yazar


ONURLU İNSAN ZULME DUR DEMELİDİR

ONURLU İNSAN ZULME DUR DEMELİDİR


 ONURLU    İNSAN     ZULME      DUR    DEMELİDİR
İnsan olmanın gereği onurlu olmaktır. Diğer canlı varlıklardan ayıran en önemli özelliktir. Medeniyetin oluşması ile birlikte; toplu yaşama geçilen anlardan itibaren; insanlık adına korunması gereken en önemli özelliktir. Konulan yasalar, uygulanmaya çalışılan sosyal hayat bağlantıları, açıkça insan onurunu korumak için çaba sarf etmişlerdir. Dünya üzerindeki savaşların bir çoğunun nedeni, yarar ilişkisi olmasına rağmen; onurunu korumak adına yapılan savaş sayısı da az değildir.
Sosyal Hayatın vazgeçilmezi olan insanlar arasındaki ilişkiler ağının temeli; insanca yaşamak, insanca hayatı devam ettirme mücadelesidir. Bu hem fiziki açıdan, insanın dış çevre saldırılarından korunması amaç edinmiştir. Hem de davranış ve hareketlerle etkilenen, iç yapısını da korumayı amaç edinmiştir. İnsana yapılan fiziki bir saldırı nasıl bir suç ise; kendi iç yapısını yıpratan iftira, yalan söylemek, ihanet, vefasızlık gibi, davranmalar da bir suçtur. Sonuçta hedefi insandır ve amacı insanı yıpratmaktır. Çevresinde olan biten olaylardan etkilenmemesi düşünülemez. Kendisinin dışında, diğer insanlara yapılan zulüm, onurlu bir insanın en azından acıma ve merhamet duygularını harekete geçirir. Bu tür davranış da insan onurunun gereğidir.
İnsan onurunu korumaya çalışan tüm çalışmalar; bu amaç uğrunda insanların insanca yaşayacağı bir ortamın oluşmasını ana gaye edinmişlerdir. Bu amacı hayata geçiren Milletler; büyük medeniyetler kurmaya talip olmuşlardır. İnsanlık onurunu zedelemeden hayatı yaşanabilir hale getirenler başarılı olmuşlardır.
Bu açıdan baktığımız zaman insanın insanca yaşaması ile; medeniyet kavramı içi içe oluşmuştur. Bunun tam tersi olan bir olayda; Eğer, Bir Millet her alanda ne kadar güçlü olursa olsun; zamanının en teknik imkanlarına da sahip olsa; insan onurunu, şerefini koruyacak hayati unsurları yaşanabilir bir hale getirmedi ise; o toplumda insanlar mutlu değildir. İnsanlık onurunun yaşanabilir hale getirilememesinden dolayı sıkıntılıdır. İnsanlar huzurlu değildir. Güven ortamı ortadan kalkmıştır. Her alandaki insani davranışlar ayaklar altına alınmıştır.  Böyle bir toplum, çoğu alanda ilerlemiş olsa bile; insani alanda gerilerde olan bir toplumdur.
Yasa koyucular bir medeniyette hayatı yaşanabilir hale getirme çabası içerisinde iken; insana verilen değeri hayata geçirmeye çalışırlar. O medeniyetin kalıcı, ses getirici ve asırlara hitap edici bir medeniyet olması için; insanca yaşamayı ne kadar becerdiği ile ilgili değerlendirmeleri önemlidir. Onları hayata geçirmesi önemlidir.
Medeniyetin oluşması için bu kadar öneme haiz olan; insan onurunu korumak ve hayata geçirmek projesi; Yüce Yaratıcının göndermiş olduğu ilahi mesajlarla hayat bulmuştur. Böyle bir ilahi uyarıyı almaya çalışan Milletler, bu uyarıyı hayata ne kadar geçirdiler ise; izleri kolay, kolay silinmeyen bir medeniyet abidesi olarak Tarihteki yerlerini almışlardır.
Yakın tarihimizde, İslam Dininin bu alandaki uyarılarını hayata geçirme çabası içerisinde olan, Osmanlı topluluğu; bu anlamda hayata geçirilmiş projeleri ile anılan bir medeniyettir. Bütün düşünce alanlarında öncelikle insanca yaşamayı kabullenen bir toplum olmaya çalışılmıştır. Toplumun her katmanındaki insan gerçeği kabullenilerek; öncelik insan onurunu yaşatmak olmuştur.
Bu bağlamda insanların,  maddi, ırki, dini, v.s, konumları düşünülmeden insani bir değer olduğu göz önünde bulundurulmuştur. Kurdukları ve hayata geçirdikleri yüzlerce vakıf sayesinde; insanların onurlu bir şekilde, kimseye muhtaç olmadan yaşayacakları bir ortam hazırlanmaya çalışılmıştır. Medeniyetin temelinin bu olduğu bilincini kavramışlardır. İnsana yönelik olan basit gibi algılanan suçların oluşmaması için; gayret ortaya konmuştur. İnsani iyi ve güçlü bir eğitimden geçirerek bu olumsuzlukların oluşmaması için çaba gösterilmiştir. Çünkü böyle bir olayı hayata geçirecek olan insan topluluklarının; güçlü ve insanın, insanca yetişmesini sağlayan bir eğitimden geçmesi gerekmektedir. Bu temel alt yapı olarak; inanç sistemimizde yeteri kadar vardır.
Böyle bir eğitim, insanın manevi yönünü düzenleyen; Dini mesajlar olmadan oluşamaz. Bunu sağlayacak olan ilahi bir uyarıdır. O da ancak, Dini inançlarla takviye edilmiş bir eğitimden geçer. Bu eğitim ise; illa eğitim kurumlarında tedrisatı yapılan bir eğitim olarak algılanmamalıdır. Bu eğitim, insanınızı her alanda yetiştirmeye devam edecek ve uygulanabilir olacak bir eğitim sistemi gibi algılanmalıdır. Onu da Yüce Yaratıcı, insan hayatını her alanda tanzim ederek; uygulanabilir  hale geldiği zaman mutluluğun anahtarı olarak, insanlara bildirmiştir. Adres açıktır. Eğer insanca yaşamak istiyor isek; Bulmakta zorlanmamak gerekir. Yeter ki, aramasını bilelim. Böyle bir eğitimin temeli; insan sevgisine ve onun, insani değerlerle yücelmesine bağlıdır. O nedenle İslam Dininin insan üzerindeki sorumluluk anlayışı;  Allah`a Kul olmak olarak çıkar. Şahsi olarak kul olma gereğini yerine getiren insanlar; daha fazla  çaba sarf ederek, toplumun insanca yaşanabilir hale gelmesi için; daha fazla gayret göstermek zorundadırlar. Şahsi hataları, kulluk görevlerinin eksiklikleri kendileri ile; Allah arasındadır. Topluma olan sorumluluklarını yapmadıkları zaman; hem toplumun düzeni bozmaktadırlar. Hem de insanların haklarına tecavüz etmektedirler. İslam bunu kabul edemez. 
İnsan onurlu ise; bunları doğal olarak yapmamalıdır. Kısacası, İslam öğretilerini ilke edinmiş kişi onurlu olmak zorundadır. Bu duyarlılık gereği; Dünyanın neresinde olursa olsun; zulüm, bizi rahatsız eder. Hele İslam adını taşıyan coğrafyalarda ise; bizi daha da çok rahatsız etmelidir. İmanımızın gereği budur. Fazla söze hacet yoktur...